56 - PARİS'DE BİR OSMANLI

Osmanlı devletinin Avrupa'ya açılmaya başladığı ilk yıllarada yurtdışına gönderilen elçiler gelecek yüzyılın mimarları olmaya aday kişilerdi. Bu insanların oralara gidip gördükleri, yaşadıkları tecrübeler yeni kurulacak devlet yapsının en önemki taşları olacaklardı. Osmanlı Devleti’nin ilk Fransa daimi elçisi Moralı Ali Efendi 2 Nisanda Osmanlı sancağı taşıyan Venedik gemisiyle, Ege denizinden Akdenize açılarak yol çıkar. 38 günlük bir yolculukdan sonra Messına, akabinde Marsilya'ya varan Ali Efendi hemen karantinaya alınır. Bu uygulama, o devirde tüm Avrupa limanlarında veba vb. salgınlara karşı uygulanan yöntemdir. Yolcuların bu karantina süresinde de pasaport,gümrük vs. işleride yapılmaktadır.

Ali Efendi, Marsilya'da karantina süresince, Fransızların tavrında pek hoşlanmaz, onlara soğuk davranırsa da karantina akabinde ilişkiler yine samimileşir. Ali efendi bekleninin aksine Marsilya'da sarayda değil Hotel de L'Europe de beş gün kalır.Elçinin bu günlerinin boyunca proğramı çok yoğun geçer. Şehir ileri gelenlerinin yemek leri, geceleri gidelen tiyatrolar, halkın elçiyi görmek için birbirleriyle kıyasıya yarışmaları elçi tarafından hep gözlemlenir. Nihayetinde, iki ordu arabası, askeri dört yük arabasıyla, bir tercüman ve dört hizmetkarıyla Ali Efendi Paris’e hareket eder. Ali Efendi yol boyunca uğradığı yerlerin ileri gelenlerince karşılanmakda, onuruna ziyafetler verilmekte, hatta onun da iştirak etmesi için geçiktirilen Franklin savaş gemisinin denize indirilmesi töreninin baş konuğu Osmanlı elçisi oluyordu. Ayrıca Toulondaki görevlilerin karılarıyla Türkleri görmek merakıyla kente gelen yabancı bir çok kadının katılacağı akşam yemeğine kadar resmi bazı ziyafetler ve iade-i ziyaretlerle vakit geçirildi. Ali Efendi Codrika kentinde farklı bir olayla karşılaşır.Şehrin Doğu kütüphanesindeki Osmanlı ve Arap eserlerini gördükden sonra fizik profesörü Malletnin gerçekleştireceği elektriklenme deneyinde yeni süprizler bekliyordu. Türk kendi adının elektrik kıvılımcımlarıyla aydınlatılmasını görmekden çok etkilendi...Profesör Mallet bu deneylerden hareket ile ona şimşek ve yıldırımı açıklamayı denedi ama bu konuda hiç başarılı olmadı.Ali Efendi Paris’e gelir gelmez kendisine daha sonraki yıllarda uzun süre Osmanlı elçilik binası olacak Saint Dominique sokağındaki Monaca prensesinin konağı maiyyeti ile beraber şahsına verilir. Akabinde, kabul için protokol hazırlıklarını dışişleri bakanı ile görüşme başlar. Bu aşamada kurnaz politikacı Talleyrand'da yeni dışişleri bakanı olmuştur. Ali Efendi bu olay büyük şansızlığın ilk adımı olacaktır. Osmanlı elçisinin kabülü, Paris'in gündeminin ilk konusudur..Nihayetinde ince düzenlemlerden sonra, özgürlük bayramı kadar Türk’ün kabul töreninde daha çok görkem verebilmek için Directoire sarayının avlusu bir bayram salonu gibi düzenlenir. Nihayetinde, elçi maiyyeti ile beraber huzura gelmesiyle tören başlar. Birinci katibininin saygı göstermek için başının üstünde tuttuğu kırmızı bir kumaş içinde sarılı ve beyaz bir tafta ile tekrar sarılmış III.Selim’ in fermanı ve itimat mektubunu onun ellerinden alıp üç kere öptü ve bir adım daha atıp ayağa kalkan ama şapkalarını çıkarmayan beş direktörü yani Carnot, Barros, La Révelliere Lé peaux, Barthélemy ve Reubell’i selamladı.Bu sırada Talleyrand Ali Efendiyi takdim etti o da padişahın fermanını başkana sundu. Directoirelerin elçiye bu kadar değer vermelerinin iç ve dış politik uzantıları vardı. İç boyutundaki durumu ihtilal sonrası oturturulmaya çalışılan bir yapı ile iç hesaplaşma öncesi, rejim kendini o devir dünyasının en büyük devletine kabül ettirip, bir manada bir taşla iki kuş vurmayı hedeflemektedir. Rejimi dünya'ya kabül ettirmeyi, buna paralel olarakda içerdeki muhalefeti bastırmayı amaçlamaktadır. Bu tören Paris’de o kadar büyük bir olay haline gelir ki, Moniteur Universelle, Censeur des Journaul, Analyse des journaux, Journal de Paris gibi resmi yarı resmi gazeteler ile sıradan haber gazeteleri törenin özelliğini belirtmekden geri kalmayarak karşılıklı nutukları yayınladılar ve törende eğemen olan mükemmel düzeni kutladılar. Muhalif gazeteler ise aksine düşünüle bileceği gibi eleştirelecek bin tane konu buldular. Bundan sonra Ali Efendi artık “Paris’in kralı” idi. Bir ay boyunca sakalından sarığına, davranışlarına kadar Parisin ilegi odağı haline geldi. Paris İstanbul’un bir semti olmuştu. Moda olan malları satmakla ünlü tüccarlar dişlerini tırnaklarına takarak türban şeklinde şapka,Türk usulü başlık,Türk usulü elbise ve odalık giysileri siparişlerini yetiştirebilmek için çalışıyorlardı. Artık, Paris'de özellikler hanımlar arasında bir “Türk Modası” esmeye başlamıştı. Ali Efendi Paris'li kadınların baş dedikodu malzemesiyidi. Bu da bize o devir Paris’in ahlaki,sosyal ve psikolojik boyutunu sergilemesi açısından önemli ipuçları vermektedir.Onu görmek için tiyatroya gidenler ,onunla tanışmak için kocalarının önünde yaptıkları yakışıksız davranışlar hep konuşulmaktaydı. Bu hareketler, kadınlar arasında yarış haline gelmişti. Hatta gazeteler de elçinin hareketlerinin hangi manaya geldiğini anlatan uzun yazılar çıkmaya başlamıştı. Mesela “...saygı ile egilme yapan kadına bir baş eğmesi...kocalarıyla birlikde takdim edilen kadınlara iki lokum, yalnız kadınlara bir düzene lokum, genç kızlara bir kaç damla gülsuyu, kocalara iyi iyi, neşeli güzellere çekici, peri gibi ince kızlara, bir el sıkması, tanıksız başbaşa buluşmada bir şal, aşk ilanı, kuru reçeller..”gibi. Bunun yanında “...bütün erkekler onlara dil dökerken kadınlar Moralı Türkden başkasından söz etmiyorlar. Bu elçi aşıklar için büyük bir beladır...” deniliyordu. Tiyatro sahipleri ve diğer organizatörler elçiyi davet edip, onun üzerin den binlerce frank kazanıyorlardı. Ali Efendi bir tür seyirlik kazanç kaynağı olmuştu. Fakat bu seyirlik sadece bir ay sürdü zira sahneye Napolyon yavaş yavaş çıkmaya başlamıştı. Moralı Ali Efendi, Paris’de beş yıla yakın kaldı. Bu süre zarfında, 1798 sonbaharında Fransa ile Osmanlı devleti arasında savaşın başlaması, elçi içinde kabus dolu günlerin başlamasına neden oldu. Ali Efendi bir aydan sonra hemen diplomatik ilişkilere girişti. Özellikle de iki ülke arasındaki, Osmanlı aleyhine Fransa lehine olan kapitülasyonlarla, ticari anlaşma ları, Osmanlı lehine düzeltme çabaları içine girdi. Fakat kurnaz Talleyrand’ın usta manevraları ile bu çabalarından istenilen sonuç alınamadı. Bu görüşmelerin sürdüğü sırada Napolyon’un Mısır seferi Fransa’nın gerçek yüzünüde göstermiş oldu. Artık Ali Efendi için bir skandal ve eziyet yılları da resmen başlıyordu. hadiseNapolyon’un Mısır seferi o devir Osmanlı diplomasisi için tam bir skandal dönüştü. Bu olayın baş mimarı Talleyranddan başkası değildi. Usta politikacı Talleyrand, Napolyon’un Mısır seferini elçiden gizlemeyi başarır. Öyle ki Napolyon’un Mısır’a vardığı haberi İstanbul’a geldiğinde, Moralı Paris’den Napolyon’un Malta’da olduğuna dair haberler göndermekteydi. Bu durum karşısında, III.Selim bizzat kendi hatıyla yazdığı hatt-ı hümayununda “be hey eşşek herif” ifadesini kullanrak kızgınlığını ifade etmişti. İki devlet artık savaş halindedir.Bu durumda o devir adetlerine göre savaşan ülkenin elçisinin harb boyunca hapsedilmesini öngörmekteydi. Bunu bilen Ali Efendi de kendisi için hazırlıklara başlamıştı. Zira İstanbul'daki Fransız maslahatgüzarı Ruffin Yedikule'ye hapsedil mişti. Fransızlar ise uzun vadede ilişkilerde gelişmelere göre elçiyi kullanmak için onu haps etmeyerek pasifize edecek bir yöntem izlediler. Paris’den ve Ülkeden çıkışını yasakladılar. Artık Moralı Ali Efendi, eski Osmanlı elçisi olarak daha üç yıl Paris’de oturmak zorunda kalacaktı. 1789 yılı Osmanlı elçisi yönünden kötü bitti. Çünkü Directoire’in ihtiyatlı yaklaşımına göre artık o elçi değil yalnızca bir takas öğesi haline gelmişti.Şüphesiz değerli bir öğeydi, protokol deki yeri maiyyetine elli kişi bulunan bir üst derece generale eşdeğerdi. Bundan dolayı Fransız hükümeti çok iddialı düşünüyor ve Bâb-ı âlî’nin eski elçisini kurtarabilmek için İstanbul’da ve Doğu limanlarında tutuklu bulunan bütün Fransızları mevkii ve cinsiyet farkı göstermeksizin serbest bırakacağı hayalini kuruyorardı. Fakat O, eski Osmanlı elçisi Ali Efendi idi.Ali Efendi savaş yüzünden, İstanbul hükümetince de unutulmuştu. Bir müddet sonra oturduğu konakdan atılıyor, akabinde de Fransız hükümeti ödeneğini kesince, Ali Efendi Paris’de beş parasız kalıyordu. Bununla birlikde savaş bitip barış zamanı belirince, Ali Efendinin itibarı da birden artmaya başlıyordu. Bu sefer de, Ali Efendi özellikle Fransızlara karşı ihtiyatlı bir poltika izleme ye başladı. İstanbul’dan gelen emirlere daha fazla riayet eden, hassaten barış görüşmelerinde bunu fazlasıyla kullanan bir insan potresi ortaya çıkdı. Müzakareler sonunda Fransızlar Mısır'ı boşaltılar. Öte yandan Bâb-ı âlî olağanüstü elçi göreviyle, Galib Said Mehmed Efendi’yi yeni elçi olarak Paris’de göndermesiyle, Ali Efendinin diplomatik görevide resmen sona ermiş oldu. 14 Temmuz 1802 de dönüş hazırlıklarına girişti. Maiyyetinde iki Türk üç Rum yardımcıyla yola çıkmıştı. Ona ne olayların gelişmesini ihtiyatlı bir şekilde Fransa’da beklemeyi tercih eden Codrika, ne mihmandar, ne Cumhuriyetin çevirmeni ne Jandama binbaşısı ne de muhafız birlikleri refakat ediyordu. Paris halkının ilgisizliği ise apaçık belliydi. Paris gazeteleri hiç önemi olmayan bu olaya çok az yer verdi ve Directoire yönetiminde onun nasıl bir şöhret olduğu hakkında okurlarına daha çok bilgi vermeyi gereksi buldular... Kısaca gelişi muhteşem dönüşü sessiz oldu.

Toplam Görüntülenme: 2867

Yayın tarihi: Çarşamba, 25 Şubat 2004

Bunları okudunuz mu?