Dervişlik, Allah'ı unutmamaktır

Muhammed bin Mü'min Âbizî hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da Âbiz köyünde doğdu. 1486 (H.892) senesinde Herat'ta vefât etti. Evliyânın büyüklerinden Sa'deddîn-i Kaşgârî hazretlerinin sohbetlerinde yetişti, yüksek olgunluklara kavuştu. O büyük zâtın talebelerinin en önde gelenlerinden ve hizmetinde en çok bulunanlardan oldu. Her an Mevlânâ Sa'düddîn'in mânevî terbiyesi ve koruması altında idi.

Bir gün hastalanmıştı. Yanındakiler o gece vefât edeceğini zannettiler. Rüyâsında hocası Sa'deddîn hazretlerini gördü. Hocası, "Bismillâhi hasbiyallahü tevekkeltü alallahi va'tesamtü billâhi fevvadtü emrî ilallâhi Mâşâallah Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" duâsını öğretti. Bu duâyı okuyarak uyandı. Bu duânın bereketi ile, üzerinde hastalıktan hiçbir eser kalmadığını hissetti. Abdest alıp, gâyet dinç ve rahat olarak sabah namazını kıldı...
Kendisine dervişlikten sorulduğunda buyurdu ki: "Size mezarda faydası olmayacak her şeyle alâkanızı kesiniz. Dervişlik, elenmiş ve üzerine hafif su dökülmüş toprağa benzer. Ne üzerine basanın ayağını incitir, ne de o ayağa toz bulaştırır. Bu târif, dervişliğin kendisinin değil, sıfatının târifidir. Hakîkatte dervişlik, her zaman ve her işinde Allahü teâlâyı unutmamaktır."
Talebeye lâzım olan edeb nedir? denildiğinde; "Talebeye üç şey çok lâzımdır: Birincisi; her an abdestli bulunmak. İkincisi; bulunduğu hâli çok iyi korumak. Üçüncüsü de; yiyip içtiğinin helalden olmasına dikkat etmektir" buyurdu.
"İki tarafı çok keskin olan bir kılıcı, kabzasından duvara sağlam bir şekilde yerleştirseler, gâfil bir kimse de süratle gelerek o kılıca kendisini çarpsa ve boynu kopsa, o kılıcın ne kabahati vardır. Evliyâ çekilmiş kılıç gibidir. Ona çarpan helâk olur. Evliyâya dil uzatan, o kılıca çarpan kimse gibidir. Evliyâya dil uzatan, sıkıntı veren kimseyi evliyâ affetse bile, Allahü teâlâ affetmez ve cezâsını mutlakâ verir."
"Zâhirî ve bâtınî bütün saâdetlerin, rahatlıkların hepsi, Resûlullah efendimize tâbi olmakla ele geçer. O'na uymak nisbeti ne ise, huzûr ve saâdet de o nisbettedir. Bu yolda ilerlemek, kâbiliyet, gayret ve isteğin bir araya gelmesiyle mümkündür."
"Ağzına helva veren kimse ile, ensene tokat atan kimse arasında, fark gözettiğin müddetçe, îmânın kemâle gelmiş değildir."

Toplam Görüntülenme: 475

Yayın tarihi: Pazar, 08 Kasım 2020

Bunları okudunuz mu?