Ey gençler! Fırsatı ganimet biliniz

Yûsuf Bin Esbat hazretleri Tebe-i tabiînin büyüklerindendir. Hadîs, fıkıh ve kırâat âlimidir. Haleb ile Antakya arasında bir köyde doğdu. 195 (m. 810)’de Antakya’da vefât etti. Âhiretteki sonsuz nimetleri terk edip de, dünyânın geçici, yalancı ve aldatıcı zevklerini tercih edenlerin zavallılıklarını, gafletlerini ve yakalandıkları bu hastalığın tehlikesini bildirmek için, Hazreti Ali’nin şu sözünü sık sık söylerdi. 

“Dünyâ çöplük gibidir. Kim ona tâlip olursa sıkıntılarına katlanmaya hazır olsun.” Hastalandığında kendisinin haberi olmadan, sultanın doktorlarından birini çağırdılar. Doktor muayene edip gideceği zaman, Yûsuf bin Esbât oradakilere sordu, “Doktor muayene ettiği hastalardan, âdet olarak ne alır?” Onlar da “Altın alır” dediler. Bir kese çıkardı ve “Bunu ona veriniz” diyerek yanındakilere verdi. Baktılar, kesenin içinde onbeş altın var, “Bu çok fazladır” dediler. Bunun üzerine, “Olsun, ona verin. Böyle yapmaktaki maksadım, fakirlerin, sultandan daha mürüvvetli olduğunu bildirmektir” buyurdu.
Huzeyfet-ül-Mer’aşî’ye yazdığı bir mektubunda şöyle nasihat etti: “Allahtan korkup takva üzere ol. Haramlardan sakın, öğrendiğin ilimle amel et. Kendi hâlinle meşgul olup, her an Allahü teâlâyı hatırla, ama bu hâlini Allahü teâlâdan başka kimse bilmesin. Her canlının mutlaka tadacağı ve kimsenin çâre bulamadığı ölüme şimdiden hazırlıklı ol. Çünkü ölüm geldikten sonra artık âh etmekten, pişman olmaktan başka bir şey yoktur. Vesselâm.”
Yûsuf bin Esbât hazretlerine sordular “Zühdün gayesi nedir?” O da “Sana ihsân olunan nimete şımarmamak, nasip olmayan şeye de (niye nasip olmadı) diye üzülmemekdir” buyurdu. “Tevazunun gayesi nedir?” diye sordular. “Evinden çıktığın zaman karşılaştığın herkesi kendinden üstün bilmendir” buyurdu.
Bir gün etrafındaki gençlere, “Ey gençler! Fırsatı ganimet biliniz. Sizlere hastalık ve ihtiyârlık gelmeden önce sıhhatinizin kıymetini biliniz. Allahü teâlânın ihsânı olan bu zamanı, Allahü teâlâya ibâdette kullanın. Ben şimdi yaşlandım. Sıhhatim gitti. Onun için namazımın rükû’ ve secdelerini âdabına uygun olarak yapamıyorum. Çünkü bunları tam yapabilmek için uygun olan gençlik ve sıhhat, artık benden geçti. Namazının rükû’ ve secdelerini tam yapıp bütün edeblerine, riâyet eden kimselere imreniyor, onlar gibi olmak istiyorum.”

Toplam Görüntülenme: 608

Yayın tarihi: Salı, 16 Temmuz 2019

Bunları okudunuz mu?