Hindistanlı velî Abdülehad

Abdülehad hazretleri, Hindistan’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. 1520 (H.927) senesinde doğdu. Müceddid-i elf-i sânî İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Abdülehad’ın yedi oğlundan dördüncüsüdür...
Abdülehad genç yaşta Hindistan’ın büyük âlimi Abdulkuddûs’un ilim meclisinde ve sohbetlerinde bulunup, tasavvufta mânevî dereceler kazandı.

Serhend’de vefât etti...
Abdülehad hazretleri, ilim ve mârifette yükselmek için yaptığı seyahatler sırasında, pekçok ilim ve mârifet sâhibinin sohbetinde bulundu. Sonra memleketine dönüp, vefâtına kadar Serhend’de kaldı. Ömrü insanlara faydalı olmakla geçti. Geceleri tâat ve ibâdetle geçirir, Allah için ağlar, gözyaşı dökerdi. Çok talebesi ve sevenleri vardı. Tevâzûsundan dolayı kendini hiç kimseden farklı görmez ve hiçbirinin kendisine hizmet etmesini kabûl etmezdi. Ekseriyâ, evinin ihtiyaçlarını pazardan kendisi taşır, kimsenin taşımasına müsâade etmezdi. Ömrünü Resûl-i ekreme öyle bir bağlılık ile geçirdi ki, bir sünneti bile terk etmezdi. Sünnet olan tâatları ve duâları yapar, tasavvuf ehlinin, azîmetle, en iyi olduğu bildirilenle amel etmesi husûsuna da dikkat ederdi.
Bu mübarek zat, 1598 (H.1007) senesinde Serhend’de vefât etti. Kabri şehrin dışında kuzey tarafındadır.
İmam-ı Rabbânî hazretleri anlatır:
“Babamın vefatı esnasında yanındaydım. Can verme ve dalgınlık anında aniden:
-Söz büyük üstadın buyurduğu gibidir, dedi. Büyük üstad sözünden Muhyiddin Arabi’yi anladım ve dedim ki:
-Şeyh İbn-i Arabi mi, yoksa Şeyh Abdülkuddûs mü söyledi?

“Bana bir iş emrediniz”
Bir müddet sonra buyurdu ki:
-O söz şudur; Allahü teâlânın hakikati mutlak varlıktır, ama perde arkasında kalmış olanlara varlık perdesi mani olmakta, onları uzak ve nasibsiz bırakmaktadır.
Sonra dedim ki:
-Bana bir iş emrediniz, daima onu yapayım. Bana döndü ve;
-Sana bu söz üzere olmanı vasiyet ederim, buyurdu, kısa bir müddet sonra ruhunu teslim etti.”

Toplam Görüntülenme: 1646

Yayın tarihi: Salı, 17 Ekim 2006

Bunları okudunuz mu?