Bir garip mümin Nalıncı Baba
Sultan III. Murad Han bir gece garip bir rüya görür. Veziriazam Siyavuş Paşa ile birlikte tebdil-i kıyafet ederek çıkarlar yola... Padişah gideceği yeri iyi bilir. Seri ve kararlı adımlarla Beyazıd’a çıkar, döner Vefa’ya. Zeyrek’ten aşağılara sallanır. Unkapanı civarlarında soluklanır. Etrafına daha bir dikkatli bakınır. İşte tam o sıra, orta yerde yatan bir ceset gözlerine batar. “Kimdir bu?” diye sorarlar. Ahaliden biri şöyle anlatır: “Aslında iyi sanatkârdı. Azaplar Çarşısında çalışır, nalının hasını yapardı. Ancak kazandıklarını içkiye, fuhşa harcardı. Hem şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerede namlı mimli kadın varsa takardı peşine...”
Bir nur aydınlanır alnında!..
Padişah gördüğü rüyada kendisine verilen vazifeyi yapmaya niyetlidir. Cenazeyi alırlar ve gelirler camiye. Siyavuş Paşa sağa sola koşturur kefen, tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur ocağa. Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki naaş ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur aydınlanır alnında. Yüzü şakilere benzemez. Hem mânâlı bir tebessüm okunur dudaklarında...
Vezir sorar soruşturur, nalıncının evini bulur. Kapıyı yaşlı bir kadın açar. “Biliyor musun oğlum?” diye dertli dertli söylenir, “Bizim efendi bir âlemdi vesselâm. Akşamlara kadar nalın yapar, ama birinin elinde şarap şişesi görmesin, elindekini avucundakini verir satın alırdı. Sonra ‘Ümmet-i Muhammed içmesin’ diye getirip dökerdi helaya... Sonra kötü yola düşmüş kadınların ücretini öder eve getirirdi. ‘Ben sizin zamanınızı satın aldım mı, aldım’ derdi. ‘Öyleyse şimdi bizim hanımı dinleyin’ der, çeker giderdi. Ben de menkıbeler anlatırdım onlara. Mızraklı İlmihal, Hüccet-ül İslâm okurdum. Uzak mescidlere giderdi. ‘Öyle bir imamın arkasında durmalı ki’ derdi, ‘tekbir alırken Kabe’yi görmeli!..’
“Hem, padişahın işi ne?..”
Bir gün ‘Bakasın Efendi!’ dedim, ‘Sen böyle böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek. İnan cenazen kalacak ortada’. ‘Kimseye zahmetim olmasın!’ deyip mezarını kazdı bahçeye. ‘Vefat edince seni kim yıkasın, cenazeni kim kaldırsın?’ dedim.
Önce uzun uzun güldü, sonra ‘Allah büyüktür hatun’ dedi, ‘Hem padişahın işi ne?..’
İşte benim adam böyle garip biriydi, deyince gelenler kendilerini tanıttılar. Evet, bu sefer şaşkınlık sırası mübareğin hanımındaydı...
III. Murad Han bu garip mümine bir türbe yaptırdı. Türbesi Unkapanı’nda, Haraçzade Camii karşısındadır.
Toplam Görüntülenme: 1649
Yayın tarihi: Salı, 09 Ocak 2007
Bunları okudunuz mu?
- Çanakkale şehidi Üsteğmen Zahid
- Hadis âlimi Ali bin Harb
- Nasipli talebe Bedreddîn Serhendî
- “Üveysî” bir zat Rüstem Halîfe
- Muhtaçların sığınağı Şerîf Tlemsânî
- Yolumuzun esası, zaruri olan ile yetinmektir
- Her varlık, Allah'ı tesbih eder
- O gâzilerle harp etmek akıllıca bir iş değildir
- Allah adamlarında üç alâmet vardır
- Nefsin hilelerinden kurtulmak için