Hindistan evliyâsından Ahmed Şeybânî

Küçük yaşta ilim tahsîline başlayan Ahmed Şeybânî Hâce Hüseyin Nâgûrî’nin talebesi oldu. Zâhirî ve bâtınî ilimleri tahsîl etti. Ayrıca başka âlimlerin de sohbetlerinde bulundu. İlim tahsîlini tamamladıktan sonra, Ecmîr’e yerleşti. Orada yetmiş seneden fazla kaldı. Dünyâya düşkün olmaktan, haramlara ve şüphelilere düşmekten uzak bir şekilde, nefsin isteklerine muhâlefet ederek, ibâdet ve tâat ile meşgûl olarak yaşardı. Haramlara düşmekten son derece sakınır, takvâ üzere bulunurdu. Tasavvuf yolunda ilerlemiş olup, yüksek derece sâhibi idi.

Bir belâ gelmesi yakındır!”
Büyük velî Ahmed Şeybânî hazretleri Ecmîr’deyken bir gün dostlarına;
-Bu birkaç gün içinde, bu şehre celâl nazarı vardır. Bir belâ ve musîbet gelmesi yakındır. Müslümanların şehirden çıkmaları lâzımdır, buyurdu.
Acele hazırlıklar yapılıp, Ahmed Şeybânî, Müslümanlardan bir cemâat ile, 1516 (H.927) senesinde bir pazar günü Ecmîr’den çıktı. Bundan sonra gelen ilk cumartesi günü, din düşmanları Ecmîr şehrini istilâ edip, şehrin altını üstüne getirdiler. Ecmîr’de kalan birçok Müslümanı şehîd ettiler. Bu istilâdan beş gün evvel Ecmîr’den ayrılmasının, onun bir kerâmeti olduğu anlaşıldı.
Ahmed Şeybânî hazretleri Ecmîr’e geldiğinde, on sekiz yaşındaydı. Çıktığında ise, doksan yaşına yaklaşmıştı. Ecmîr’den ayrıldıktan sonra, doğum yeri olan Nârnûl’de kaldı. Üç dört sene sonra bir gün, meczûb bir kimse gelerek;

“Hocanın huzûruna git!”
-Ahmed Şeybânî! Seni göğe çağırıyorlar. Hocanın huzûruna git! dedi. O da, o gece rüyâsında buna benzer şeyler görmüştü. Hemen hazırlanıp, hocasının memleketi olan Nâgûr’a geldi.
Nâgûr’a geldikten birkaç gün sonra hastalanan Ahmed Şeybânî, hastalığı ağırlaşıp ölüm hâli yaklaşınca, ellerini kaldırarak namaza başlıyormuş gibi tekbîr aldı ve kendinden geçti. 1521 (H.927) senesi şubat ayının dördünde Cumâ günü bu hâlde iken, “Allahü ekber” diye diye rûhunu teslim eyledi. Hocasının kabrinin ayak ucuna defnedildi...

Toplam Görüntülenme: 1772

Yayın tarihi: Pazar, 04 Şubat 2007

Bunları okudunuz mu?