“Silsile-i aliyye”den Kâsım bin Muhammed

Kâsım bin Muhammed, Tâbiînin büyüklerinden, Medîne-i münevveredeki yedi büyük âlimden biridir. İnsanları Hakk’a dâvet eden onlara doğru yolu gösterip, hakîkî saâdete kavuşturan ve kendilerine “Silsile-i aliyye” denilen büyük âlim ve velîlerin üçüncüsüdür. Babası Muhammed, hazret-i Ebû Bekir’in oğludur. Annesi Sevde, Yezdücerd’in kızı olduğundan, İmâm-ı Zeynel-âbidin ile teyze çocuklarıdır.

Küçük yaşta yetim kaldı...
Kâsım bin Muhammed, Hazret-i Osman’ın hilâfeti zamânında 640 (H.19) senesinde doğdu. Başka târihlerde doğduğunu bildiren rivâyetler de vardır. Babası Mısır’da şehid edilip küçük yaşta yetim kalınca, halası ve Peygamberimizin mübârek hanımı hazret-i Âişe’nin yanında büyüdü.
Kâsım bin Muhammed, hadîs ve fıkıh ilminde zamanının en yükseğiydi. İlimde ve takvâda eşine rastlanamıyacak bir yüksekliğe erişmişti. Çok hadîs-i şerîf nakletti. İlmi herkes tarafından takdir edilirdi. Ömer bin Abdülazîz’in; “Eğer birini yerime halîfe seçmem îcâb etseydi, Kâsım’ı seçerdim” dediği rivâyet edilmiştir. Ömer bin Abdülazîz, halîfeliği zamanında Kâsım bin Muhammed’i, halası hazret-i Âişe’ye âit ne kadar hadîs-i şerîf ve başka rivâyetler biliyorsa, onların hepsini toplamakla görevlendirmiştir.
O, fıkıh ilminde de yüksek bir âlimdi. Medîne’de yetişen ve kendilerine “fukahâ-i seb’a” adı verilen yedi büyük âlimden birisiydi. Dînî meselelerde fetvâ vermenin mesûliyetini en iyi şekilde idrak edenlerdendi.

“Bizim için ölçü onlardır...”
Kasım bin Muhammed, Mekke ile Medîne arasında Kudeyd denilen yerde 725 (H.106) senesinde vefât etti. Vefâtından önce gözlerini kaybetti. Öleceğini anlayınca oğluna; “Beni üzerimde bulunanlarla kefenleyin” dedi. O sırada üzerinde gömlek, peştamal ve cübbe vardı. Oğlu; “Babacığım bunu iki katına çıkarsak olmaz mı?” diye sorduğunda, “Dedem Ebû Bekr de böyle üç parça bir kefene sarılmıştı. Bizim için ölçü onlardır. Bu kadarı kâfi, sonra dirilerin yeni giyeceklere ölülerden daha çok ihtiyacı var” buyurdu. Daha sonra da; “Bizden önce yaşayan büyüklerimiz, başa gelen musîbetleri güzellikle karşılamayı, kendilerine verilen nîmetleri de tezellül, alçak gönüllülük ederek karşılamayı severlerdi” buyurdu...

Toplam Görüntülenme: 1636

Yayın tarihi: Çarşamba, 04 Nisan 2007

Bunları okudunuz mu?