90 - SULTAN II. BAYEZİD'İN MORA SEFERİ

Cihanın boyun eğdiği Padişahın fermanı okunuyordu. Sultanlar Sultanı 2. Bayezid-i Veli, Preveze Sancakbeyine:“İlk yaz olup, çiçekler açıncaya dek, 40 pare tekne hazırlatup, deryaya salasın!”Sancakbeyi Mustafa Bey, şanı yüce fermanı üç kere okuyup başına koydu. Ve hemen gerekeni yapmaya koyuldu.Bu 40 gemi ile Donanma-yı Hümayun’a katılacak ve Yunanistan seferine çıkacaktı. Fakat karanlık gecede kara düşler gören kara niyetli kafirler, Preveze’ye ani bir baskın yaptılar. Tersane kızaklarında bulunan gemilerin yarısını yaktılar. Buna rağmen Mustafa bey gemilerin yarısını kurtarmış ve düşmanları cehenneme yolcu etmişti.

O yıl mübarek Ramazan, Nisan ayına rastlamıştı. Çiçeklerin gonca verdiği Ramazan ın 8. günü yıldızlar sayısınca Osmanlı askeri Edirne’den hareket etti. Mübarek Sultanları Bayezid-i Veli, başlarındaydı.Bayramdan 4 gün sonra, zaferler saçan Padişah Sancakları, Modon önlerinde dalgalanı yordu. Donanma-yı Hümayun dahi denizi doldurmuştu. Modon ve Koron kaleleri, Yunanistan’ın en güneyindeki Mora yarımadasındaydılar. Cennetmekan Fatih Sultan Mehmed Han zamanında, buraların çoğu zaten “İslam Yurdu” olmuştu. Fakat bu iki kalenin fethi nedense gecikmişti. Osmanlıların niyetini bile düşmanlar kaleye doldurmuşlardı. Cephane ve yiyecekleri boldu. Kumandanları General Gabriel, kibirli ve hilekar idi. Bütün Avrupa’dan yardım istemişti. Buna rağmen Osmanlı ordusunun ihtişamı ve donanmanın  heybeti karşısında çok korktular. Kaplumbağa gibi taş kaleye kapandılar. Ordu-yu Hümayun yetişince, kalenin kara tarafı, sanki deniz gibi dalgalanıyordu. Deniz üstü ise, yanyana duran Osmanlı tekneleriyle, kara gibi dümdüz olmuştu.Anadolu ve Rumeli topçuları, karadan denizden o mağrur kaleyi tam 30 gün topa tuttular. Kule ve burçların yıkıldığı ve neredeyse gazilerin içeri gireceği bir anda, Birleşmiş Haçlı Donanması çıka geldi. Başlarında meşhur Amiral Kontarini bulunuyordu. Hemen Osmanlı teknelerine saldırdılar. İslam leventleri de yaylarından çıkan oklar misali fırladı.“Allah Allah, İllallah. Muhammedün Resulullah. Şefaat Ya Resulallah.”Bir lahzada denizin mavi yüzü, al renge boyandı. Eğri Osmanlı kılıçları, denizdeki balıklar gibi parlıyordu. Din düşmanlarının  kesik kelleri, taş gibi deryanın dibini boyluyor du. Yiğitlik ummanının kartalları, fitne gemileri çoğunu batırdılar, gerisini kaçırdılar. Böylece Modon keferesinin de, ümit yelkenleri suya düşmüş oldu. Fakat yine, de kalenin kara tarafındaki 3 katlı hendeğe güveniyor ve savunmayı sürdürüyorlardı. Osmanlı gazileri ise sadece Allah’a güvenirlerdi. Onlar, ebedi saadet yolcularıydılar. Dualı Hünkar buyruğu onlar için cana minnetti. Bu mukaddes yolda, ya kaleyi fethedip Gazi olacaklar, veya Cennet-i a’lâya uçacaklardı. Artık son gayretlerini gösteriyorlardı. Bu arada 2 casus, harp divanına gönderilmişti. Macar kralı, Padişahın ülkesinde neler olduğunu öğrenmek için bu adamları görevlendirmişti. Evrenosoğlu Ahmet Bey de onları yakalamış ve ferman üzere, Bayezid-i Veli’nin  katına yollanmıştı. Otağ-ı Hümayun önünde zincire vurulmuşlardı.Bu zavallılar, gördükleri manzara karşısında dehşete düşmüşlerdi. Osmanlı Sipahi lerinin sür’ati, Azep piyadelerinin gayreti, Yeniçerilerin ihtişam ve top, cephane ve ağırlıkların azameti karşısında ağızları iki karış açık kalmıştı. Sadrazam Hacı Mesih Paşa, durumu Padişaha arzetti:-Devletlû Hünkarım!... İki Macar casusu yakalanmış. Hükmünüzü bekleşirler.-Nerede yakalanmışlar?-Semendre boylarında Sultanım.-Sorguları yapılmış, niyetleri anlaşılmış mıdır?-Beli Sultanım...Niyetleri küffar hesabına haber toplamaktır. Emir buyurun, hemen ibret-i alem için boynunu vurduralım...Bayezid-i Veli başını salladı:-Tiz bu iki haini zincirlerinden boşaltasınız. Yemek içmek veresiniz. Taa ki Modon kalesi Osmanlı oluncaya dek peşlerine iki fedai takasınız.-Ferman Sultanımızındır Devletlûm.-Gayretleri haber toplamak değil midir? Bu hisar Müslümanlara açıldıktan sonra onları da salıverin gideler. Gideler ki kafir krallarına Osmanlı’nın adalet ve cihad gayretini, gördükleri gibi aktaralar.Bu hengamede dört Venedik kadırgası timsah gibi sürünerek Modon dibine yanaştı. Silah, cephane ve asker boşaltırken, teknelerini de yakıp kül ettiler. Kafirlerin bu oyunu Sultan Bayezid’i pek gazaplandırdı. Koskoca Osmanlı Donanması arasından dört Venedik teknesinin kaçabilmesi canını sıktı. Kumandanları şiddetle azarladı:-Ne durursuz!.. Kefere-i Fecere taifesi kale dibinde meşgul iken, bari bizler de savlet idelüm. Umulur ki Cenab- Hakk’ın inayeti ve onların gafleti ile, bize bu hisarı nasib eyler.Padişah emri aynı anda, bütün birliklere ulaştı. Zaferi gölge edinen Sipahiler, Azep ler Yeniçeriler, kılıç gibi kınlarından sıyrıldılar. Kara ve denizden atılan top gülleleri, gök kubbeyi kararttı. “Allah Allah” sesleri Akdeniz semalarında çınlıyor ve Osmanlı kılıçlarında parlıyordu. Anadolu beylerbeyi Sinan Paşa, iman gayreti ile burçlara tırmanan ilk Mücahid oldu. Onu gören Yeniçeriler ve Sipahiler, dalga dalga kale içine aktılar.Veli Padişahın dediği çıkmış, duası kabul edilmişti. Venedik gemilerini karşılayan ve cephaneyi taşımaya çalışan Modon askerleri, ne yapacaklarını şaşırdılar!..İkindi saatlerinden gün batımına dek öyle bir cenk oldu ki, din düşmanları ya esareti, ya Cehennemi tercih ettiler. Kale içi sanki ateşten meş’aleye döndü. Ordularıyla yeryüzünü titreten Osmanlı Padişahı, yüzünü yerlere sürdü. Şükür secdesine kapandı. Zaferi Müslümanlara nasib eden Allahü Teâlâya hamd etti.Takvimler 10 Ağustos 1500 (14 Muharrem 906) tarihlerini gösteriyordu. Her şeyi gözleriyle gören Koron kalesi kumandanı ve Mora’daki diğer kaleler savaşsız teslim oldular. Böylece güney Yunanistan tamamen Osmanlı’ya geçti. Modon’un en büyük kilisesi derhal cami haline getirildi. Fetihten 5 gün sonraki Cuma namazını hep birlikte Modon camiinde kıldılar. Veli Padişah imamlık yaptı ve gazi kılıcıyla hutbe okudu.-“Kudret ve Kuvvet, ancak Allah’ındır. Müslümanlar ancak Allah’ın ayetlerini yüceltmek için yüceltmek için cihad ederler. Zafer, sadece O’nun yardımı ile kazanılabilir. Cenab-ı Hak cümlemizi kendi dosdoğru yolundan ayırmasın...Âmin.

Toplam Görüntülenme: 2819

Yayın tarihi: Salı, 30 Mart 2004

Bunları okudunuz mu?