Ebû Hafs-ı Haddâd

Ebû Hafs-ı Haddâd hazretleri, her gün kazandığı bir altını kimsesiz ve yoksullara dağıtır, geceleri dul kadınların kapısına yiyecek bırakırdı. Kendisi akşam namazında borç alır, bununla orucunu açardı. Öyle zaman olurdu ki, pınarda kalan sebzeleri toplar, bunları temizler, pişirir ve yerdi.
Ebû Hafs-ı Haddâd, Ubeydullah bin Mehdî Ebyurdî ve Ali en-Nasrabâdî’nin sohbetinde bulunup, feyz aldı. Ahmed bin Hadreveyh el-Belhî ile arkadaşlık etti. Bağdât’ta Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri ile görüştü. Şah ibni Şücâ el-Kirmânî ve Ebû Osmân Saîd bin İsmâil talebelerinin önde gelenlerindendir...

O, bir gönül sultanıydı...
Ebû Hafs-ı Haddâd hazretleri, kerâmet ve mürüvvet îtibâriyle zamânında eşsizdi. Âbid, çok ibâdet eden, âşık, zâhid, dünyâyı terk etmiş, gönül sultanı büyük bir zâttı. Allahü teâlâyı hatırlayınca, rengi değişir ve kendinden geçerdi. Yanında bulunup, onun bu hâlini görenler Allahü teâlâyı hatırlardı...
Bir gün bu mübarek zata tasavvufu sordular. Buyurdu ki:
-Tasavvuf, baştan başa edeptir. Zîrâ her vaktin bir edebi, her makâmın bir edebi ve her hâlin bir edebi vardır. Vakitlerle ilgili edebe riâyet edenler (vaktini iyi şeylerle geçirenler), velî kimselerin makâmına ulaşırlar. Edebi terk edenler, Allahü teâlâya yakın olduklarını zannettikleri hâlde, O’ndan uzaktırlar. Bâzı kullar da vardır ki, kendilerinin zannettiklerinden daha yüksek bir mertebeye sâhiptir, daha sevgilidirler...

“Bize nasîhatin nedir?”
Vefât edeceği zaman Ebû Hafs-ı Haddâd hazretlerine talebeleri ve sevdikleri;
-Bize nasîhatin nedir? dediler. O;
-Konuşmaya tâkatim yok, dedi.
Sonra kendinde biraz güç hissedince, önde gelen talebelerinden ve damadı olan Ebû Osman Hîrî ona;
-Efendim! Bir şeyler söyleseniz de sizden yâdigâr olarak nakletsek, dedi.
O zaman Ebû Hafs-ı Haddâd hazretleri;
-İşlenen kusur ve hatâlara bütün kalbinizle pişman ve üzgün olunuz sözü size nasîhatim olsun, buyurdu ve Kelime-i şehadeti söyleyerek ruhunu teslim etti.

Toplam Görüntülenme: 1856

Yayın tarihi: Pazar, 25 Haziran 2006

Bunları okudunuz mu?