SULTAN II. MAHMUD VE PATRİK GREGORİOS

12 Şubat 1821..Ilık bir kış sabahı güney Yunanistan’da Rumlar, idaresi altında yaşadıkları Osmanlı Hükûmetine tekrar isyan ettiler. Başlarında piskoposları vardı. Müslüman-Türklerin çoğunlukta olduğu Patras kalesini kuşattılar. İsyan ateşi kısa zamanda bütün Mora’ya yayıldı. Medeni (!) Avrupa’nın yolladığı silah ve cepaneler ortaya döküldü. O gün ve ertesi günlerde Müslüman aileler toptan katledildi. Şehidlerin gömülmesine dahi müsaade edilmedi. Yeni doğan bebekler dahi bu katliamdan kurtulamadıYunanistan’a 400 yıl önce gelen Müslüman-Türk aileleri, asırlarca Rumları himaye etmişlerdi. Fakat bu büyüklüğün karşılığını canlarını vererek ödediler.

Haber Bâbıâlîye ulaştığı an, Sultan II. Mahmud Han derhal hükûmeti topladı. herkesin aksine Padişah çok sakindi. Çünkü bunu bekliyordu:-Yıllarca bağrımızda beslediğimiz Rumlar, nihayet Rus Çarıyla anlaşmışlar. Devletimizi yıkıp, köhne Bizans’ı ihya etmeyi kararlaştırmışlar. İstanbul’un adını Çarigrad yapacaklarmış. Halbuki asırlarca Rumlar, Osmanlı devletinin mümtaz tebaası idi. Divan tercümanları hep onlardan tayin edilmişti. Hatta, 1711’den sonra Eflak ve Buğdan Voyvoda larını da onlardan seçtik. Sen kalk, Osmanlı devletini arkadan vur.Kaptan-ı Derya söz aldı.-Akdeniz ve Karadeniz’de gemi işletme izni verilince hepsi zengin oldular. Şu anda 4.000 gemileri vardır. Sözde ticaret için çalışan o teknelerde, on binlerce silahlı çeteci-tayfa mevcuttur. Hepsinin ambarlarında top ve cephane gizlidir.Sadaret Kaymakamı (İçişleri Bakanı):-Zenginler veletlerini Frenk Üniversitelerinde okuttular. Okudukça oradaki şairler ve devlet adamları ile dostluklar kurdular. Rüşvet ve yalanlarla onları kandırdılar. Kendi sapık hayallerine onları ortak ettiler.Reisülküttab (Dışişleri Bakanı):-Lord Byron isimli İngiliz, Victor Hugo adlı Fransız şairler, onların emrindedirler. Frenklerin merhametini celbetmeye çalışırlar.-O merhamet yüzünden nice Müslüman kanı dökülür. Yolladıkları silah ve cephane, masum Türk çocuklarının hayatını söndürür. Sadaret Kaymakamı:-Üstelik Sırp, Bulgar ve Karadağlıları kışkırtırlar. Bütün Balkanlara yangın üflerler. II. Mamud Han birdden sordu:-Bizim Fener Patrikhanesi ne alemdedir? Uyur mu, uyanık mıdır? Hani Rum isyancı ları Aforoz edecekti?Reisülküttab:-Tam aksine Hünkarım...Mukaddes Kudüs’e inen sözde bir Melek, Gregorios’a müjdeler getirmiş!...-Ne diyorsun!..-Mora’daki ahaliye yayılan bu safsataya göre “Yakında İstanbul kurtarılacak, Bizans tekrar hortlatılacakmış”Sadaret Kaymakamı:-Burada da türlü şayia yayarlar Hünkarım...Konstantin’in lahdinden, gûyâ cifrî yazılar çıkmış. Müjdeler orada da mevcutmuş...Padişah İstanbul Kadısına döndü:-Kadı Efendi!.. Nimetini yediği devlete silah çeken, reâyâ ve berâyânın cezası kitapta nedir?-Kanı helaldir Devletlûm..-Öyleyse biz de hükmettik ki: “Asırlarca kral gibi muamele ettiğimiz Patrik Gregorios ve adamları Fener Patrikhanesi Orta-Kapısında asılalar. Ve cesetleri dahi, ibret-i alem için 3 gün teşhir oluna...”Sultan II. Mahmud’un bu emri, 22 Nisan 1821’de yerine getirildi. .................................Osmanlı Devletinde uzun yıllar Rus sefiri olarak çalışan İgnatief, hatıralarında, Sultan II. Mahmud Han’ın idam ettirdiği, Rum isyanının baş planlayıcısı Patrik Gregorios’ un Rus Çarı Alexandr’a gönderdiği mektubu açıklamaktadır. Mektup ibret vericidir:“Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler Müslüman oldukları için, çok sabırlı ve mukavemetli insanlardır. Gayet mağrurdurlar ve izzet-i iman sahibidirler. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından, kadere rıza göstermelerinden, an’ane lerinin kuvvetinden, Padişahlarına, devlet adamlarına, kumandanlarına, büyüklerine olan itaat duygularından gelmektedir. Türkler zekîdirler ve kendilerini müsbet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de çalışkandırlar. Gayet kanaatkardırlar. Onların bütün meziyetleri, hatta karamanlık ve şecaat duyguları da an’anelerine olan merbûtiyetlerinden ve ahlakları nın salâbetlerinden ileri gelmektedir. Türklerde evvelâ itaat duygusunu kırmak ve manevi rabıtalarını kesr etmek, dînî metanetlerini zaafa uğratmak icab eder. Bunun da en kısa yolu, an’ânât-ı milliyye ve maneviyyelerine uymayan harici fikirler ve hareketlere alıştırmaktır. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türklerin kendilerinden çok kudretli ve zahiren kalabalık hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıta ların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olabilecektir. Bu sebeple Osmanlı Devletini tasfiye için mücerret olarak harp meydanlarındaki zaferle kafi değildir. Hatta sadece bu yolda yürümek, Türklerin haysiyetini ve vekarını tarik edeceğinden, hakikatlerine nüfuz etmelerine sebep olabilir.Yapılacak olan, Türklere bir şey hissettirmeden, bünyelerindeki tahribatı tamamlamaktır.”

Toplam Görüntülenme: 3170

Yayın tarihi: Cuma, 23 Nisan 2004

Bunları okudunuz mu?