Kendi görüşüne göre tefsir yapanlar

Şemseddîn Muhammed Haskefî hazretleri Şafiî mezhebi âlimlerindendir. 819 (m. 1416)’da Batman’a bağlı Hasankeyf’de doğdu. (Hasankeyf’e eskiden kısaca Haskef denirdi) Kudüs, Kâhire ve Haleb şehirlerinde birçok âlimden ilim tahsil etti. 859 (m. 1455)’de Kudüs’te vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Tefsiri, nakil suretiyle yapmak lâzımdır. Tefsir yapabilmek için, şu onbeş ilmi bilmek lâzımdır: Lügat, nahiv, sarf, iştikak, me'ânî, beyan, bedî, kırâat, üsûl-i din, fıkıh, esbâb-ı nüzûl, nâsih ve mensûh, üsûl-i fıkıh, hadis, ilm-i kalb. Bu ilimleri bilmeyen kimsenin tefsîr yapması câiz değildir. İslâm ahkâmına uyan, râsih ilimli âlimlere Allahü teâlânın vâsıtasız olarak ihsân ettiği ilme (Mevhibe) veya (Kalb ilmi) denir. Hadis-i şerifte, (İlmi ile amel edene, Allahü teâlâ bilmediklerini bildirir) buyuruldu. Yukarıdaki on beş ilme mâlik olmayan kimsenin, tefsir yapması câiz değildir. Yaparsa, kendi görüşü ile yapmış olur. Hadis-i şerifte, (Kırk gün ihlâs ile İslâmiyete uyan kimsenin kalbini, Allahü teâlâ hikmet ile doldurur. Bunları söyler) buyuruldu. Müteşâbih âyetlere mana veren, kendi görüşü ile tefsir yapmış olur. Bid'at sahiplerinin tefsîri böyledir.
Kur'an-ı kerimde bulunan bilgiler üç kısımdır: Bir kısmını, hiçbir kuluna bildirmemiştir. Zâtının ve sıfatlarının hakîkati ve gaybdan haber vermek böyledir. İkinci kısım, yalnız Peygamberlerine bildirdiği esrârdır. Bunları, Peygamberler, yalnız Allahü teâlânın izin verdiği kimselere bildirir. Üçüncü kısım bilgileri, Peygamberine bildirmiş ve bütün ümmetine bildirmesini emretmiştir. Bu üçüncü kısım da, ikiye ayrılır:
Birincisi, ancak işitmekle öğrenilir. Kıyâmet hâlleri böyledir. İkincisi, görüp incelemekle ve okuyup manasını anlamakla öğrenilir. İman ve İslâm bilgileri böyledir. Müctehid imamlar bile, Nasslarda açık bildirilmemiş olan şeriat bilgilerini kesin olarak anlayamamışlar, ihtilâfa düşmüşlerdir. Böylece amelde çeşitli mezhepler meydana gelmiştir. Yukarıda bildirilen onbeş ilme sahip olanın çıkaracağı manalara tefsir denmez, tevil denir. Çünkü, bu manalarda kendi reyi bulunur. Yani anladığı çeşitli manalardan birini seçmekte kendi reyini kullanır. Seçtiği mana, âyet-i kerimelerin ve hadis-i şeriflerin açık manalarına yahut icmâa uygun olmazsa, fâsit olur.

Toplam Görüntülenme: 1079

Yayın tarihi: Salı, 10 Ocak 2017

Bunları okudunuz mu?