Mucize ve kerâmet hakkında

İbrâhim Trablûsî hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 853 (m. 1449)’da Lübnan’da Trablus’ta doğdu. 922 (m. 1516)’da Kâhire’de vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kerâmetler haktır. Evliyânın kerâmetine inanmayan, bid’at sahibi, sapık olur. Ben kerâmetleri inkâr edenlere çok hayret ediyorum! Onlar hakkında, Allahü teâlânın gazabından korkuyorum.
Mucize ve kerâmet, ikisi de harikulade hâllerdir. Eshâb-ı kirâmda görülen kerâmetler meşhurdur. Hazreti Ebû Bekir (radıyallahü anh), hanımının hâmile olduğunu ve kız çocuğu olacağını söylemiştir.
Hazreti Ömer, Sâriyye’yi (radıyallahü anh) İslâm ordusunun başına kumandan tayin ederek İrân’a gönderdi. Muharebe sırasında Nihâvend kapısında muhasara yapılırken, İslâm ordusu çok güç duruma düştü. Düşman gayet çok idi. İslâm ordusu neredeyse hezimete uğrayacaktı. Bu sırada Hazreti Ömer (radıyallahü anh), Medîne-i münevverede bulunuyordu, İslâm ordusunun güç durumda olduğu bir sırada, Hazreti Ömer (radıyallahü anh) minberde hutbe okumakta idi. Bir ara Hazreti Ömer yüksek sesle; “Ey Sâriyye dağa! Ey Sâriyye! Dağa, dağa!” diye bağırdı. Allahü teâlâ, Sâriyye’ye ve İslâm ordusunun hepsine Hazreti Ömer’in sesini duyurdu. Onlar o sırada Nihâvend kapısında bulunuyorlardı, İslâm ordusu Hazreti Ömer’in sesini tanıyıp “Bu, Emîr-ül-mü’minînin sesi” dediler. Arkalarını dağa verdiler ve zaferi Müslümanlar kazandı...
Hazreti Ali (radıyallahü anh), Hazreti Ömer’in hutbesini dinleyenler arasında bulunuyordu. Hazreti Ömer’in, Sâriyye’ye bu emri vermesi üzerine ona; “Emîr-ül-mü’minîn ne söylüyor?” diye soruldu. Bunun üzerine Hazreti Ali; “Emîr-ül-mü’minîni kendi hâline bırakınız. Hangi işe girmişse, mutlaka o işten Allahü teâlânın izni ile selâmetle çıkmıştır” buyurdu.
Daha sonra Hazreti Ömer’in niçin öyle yaptığı anlaşılmıştır. Ömer’in (radıyallahü anh) maksadı, böyle bir kerâmeti göstermek değildi. Ancak, onda böyle bir kerâmet zuhur etti. Nihâvend’deki İslâm ordusunun durumu kendisine gösterildi. Hazreti Ömer, onlar arasında gerçekten bulundu. Medîne-i münevverede bulunduğu yerden ayrıldı. Onların yanında bulunan bir kimse gibi, onlara hitâp etti.

Toplam Görüntülenme: 1082

Yayın tarihi: Cuma, 05 Mayıs 2017

Bunları okudunuz mu?