Ahiret saadeti onlar içindir

Abdülkâdir Cebâlî hazretleri Tunus’ta yetişen fıkıh âlimlerindendir. 1122 (m. 1710)’da Tunus’ta vefât etti. Bir sohbetinde buyurdu ki:

Sabır, takvâ sahiplerinin mertebelerinin en üstünü, müminlerin derecelerinin en yükseğidir. Kendisine yapışanları hayırlı işlere götürür. Zararlı işlerden çevirir. Nefsin arzu ve isteklerine uymanın neticesi kötü işler olduğu gibi, sabra sarılmanın neticesi de hayırlı işlerdir. Sabır, Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Allahü teâlâ, sabrı yarattı. Sabrı, Peygamberlerine (aleyhimüsselâm) ve velîlerine mahsûs kıldı. Sonra, Cennete girmelerine vesile olması için, kullarından dilediğine sabır nimetinden ihsanda bulundu. Sabırlı kullarını övdü. Onlara kat kat ecir verileceğini bildirdi. Zümer sûresi 10. âyet-i kerîmesi sonunda meâlen; 
“...Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir” buyuruldu.
Ra’d sûresinin 22, 23 ve 24. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki: 
“Rablerinin rızâsını kazanmak için sabredenler, namazı (bildirilen vakitlerinde ve âdâbına riâyet ederek) kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikâre infâk edenler (Allah yolunda harcayanlar), kötülüğü iyilikle savanlar (var ya), işte âhiret saadeti onlar içindir. O saadet, Adn Cennetleridir. Onlar atalarından, zevcelerinden ve zürriyetlerinden (soylarından) salih olanlarla beraber o Cennetlere girecekler. Melekler de her kapıdan yanlarına vararak; “Sabrettiğiniz için, size selam olsun. Âhiret saadeti ne güzeldir” diyeceklerdir.”
Bekâra sûresi 155 ve 156. âyet-i kerîmelerinde meâlen buyuruldu ki:
“...(Ey Habîbim) Sabredenlere (lütuf ve ihsanlarımı) müjdele. Onlar (sabredenler) öyle kimselerdir ki, kendilerine bir musibet geldiği zaman (teslimiyet göstererek); 'Biz Allahın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine O’na döneceğiz' derler.”
Sabır öyle bir temeldir ki, iyilikler ondan dallanır. Tâat ve îmân onun üzerine kurulur. Ali bin Ebî Tâlib (radıyallahü anh) buyurdu ki:
“Sabır îmândandır. Başın bedendeki durumu ne ise, sabrın da îmândaki yeri odur.”
Lokman Hakîm oğluna buyurdu ki:
“Ey oğul! Altın, ateşle tecrübe edildiği gibi, kul da belâ ve musibetlerle tecrübe edilir. Kulun derecesi, bunlara olan sabrı nisbetinde anlaşılır.”
Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Dünyâ hususunda kendisinden aşağıdakilere, âhiret husûsunda ise kendisinden üstün olanlara bakanlar şâkir (şükredici) ve sâbir (sabredici) diye yazılır.”

Toplam Görüntülenme: 1097

Yayın tarihi: Cuma, 30 Haziran 2017

Bunları okudunuz mu?