İhsân etmek, yani hakiki iyilik nedir

Muhammed Yağbuğ hazretleri Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. Türk asıllıdır. 930 (m. 1524)’de Batı Afrika’daki Mali’de, Timbuktu şehrinde doğdu. 1002 (m. 1593)’de aynı yerde vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Elinden geldiği kadar az da olsa, insanlardan bir şey istememelidir. Onlara karşı küçülmemelidir. Şeref ve vekârını korumalıdır. “Bize iyilik yapana, biz de iyilik yaparız” diyenlerden olmamalıdır. Çünkü Müslümana yakışan kötülük yapana da iyilik yapmaktır. Zîrâ iyilik yapana iyilik yapmak, karşılık vermektir. İhsân, yani hakiki iyilik, kötülük yapana iyilik etmektir.
Hazreti Huzeyfe’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) “Zayıf karekterli olmayın. 'İnsanlar bize iyilik yaparsa, biz de iyilik yaparız, zulmederlerse, biz de zulmederiz' demeyin. Kendiniz şöyle yapınız: İnsanlar size iyilik yaparsa, onlara iyilik yapınız. Kötülük yaparlarsa, zulüm yapmayınız” buyurdu.
İnsanlarla mücâdele etmemelidir. İnsanlardan ikram ve iyilik görünce, Allahü teâlâya şükretmelidir, insanlara dîni, ilmi ve parası ile öğünmemelidir. İnsanların yalan ve gayrimeşru işlerini görünce, onlar için Allahü teâlâdan mağfiret istemelidir. Zayıf ve güçsüzlere yakınlık göstermelidir. Fakirlerle oturmakla bereketlenilir. Çünkü bu durum, insanı nifaktan ve kibirden uzaklaştırır. Sevap yönünden ise, üstün bir cihattır. Evliyâya hürmet etmelidir. Zîrâ bu saygı ve tazim, cenâb-ı Hakka duyulan saygı cinsindendir.
İnsanların hâllerini incelememelidir. Halktan bir fayda ve zarar beklememelidir. Zîrâ insanlar, Allahü teâlâya muhtaç olmakta, kendilerinden fayda veya zarar gelmeme konusunda, bir tarağın dişleri gibidirler. Bilakis zarar ve faydanın bütünü Allahü teâlâdandır. O dilemeyince hiçbir kimse ne zarar, ne de fayda verebilir. En yakını olsa da, Allahü teâlâ katında günah olan söz ve işte ona uymamalı, dediğini yapmamalıdır. Allahü teâlânın gazabı bulunan bir işte, kimsenin rızâsını aramamalıdır. “Hutab-ül-erba’în” şarihi şöyle demektedir: “Allahü teâlânın gazabını kazanarak insanları râzı etmeye uğraşmak demek; dil âfetlerinden olan maskaralık, mukallitlik, alay etmek, söz taşımak, insanları güldürmek, dil ile saldırmak gibi işler yapmaktır. Şâirlerin âdetleri, nedimlerin usûlü böyledir. Onlar sâlihleri ayıplamaktan âlimlerle alay etmekten çekinmezler.”

Toplam Görüntülenme: 757

Yayın tarihi: Cuma, 15 Eylül 2017

Bunları okudunuz mu?