Ameller imandan parça değildir

Ebû Abdullah Muhammed Tâî hazretleri kelâm ve Mâlikî fıkıh âlimidir. 370 (m. 980)’de Bağdâd’da vefât etti. Bir dersinde “İman” hakkında şunları anlattı:

(İman), Muhammed aleyhisselâmın Allahü teâlâ tarafından getirdiği bilgilere kalbin inanması ve inandığını dil ile söylemesi demektir. Bu bilgilerin her birini araştırmak ve anlamak lâzım değildir. Mu'tezile fırkası, herbirini anlayıp inanmak lâzımdır dedi. İbâdetin vazîfe olduğuna inanmak imandandır. İnanmak başkadır. Yapmak başkadır. Bunları birbirlerine karıştırmamalıdır. İnandığı hâlde, tembellikle yapmayan kâfir olmaz. Farz olan ibâdetler, îmandan sayılmaz. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe, ameller imandan parça değildir buyurdu. İman, inanmak demektir. İnanmakta azlık çokluk olmaz. İbâdetler, iman olsaydı, iman azalıp çoğalırdı.
Gözden perde kalkıp azâb görüldükten sonra olan iman kabul olmaz. O ânda, iman ile gidenlerin imanları ancak kalb iledir. İbâdetler yapılamaz. Âyet-i kerimede buna iman denildi. Âyet-i kerimelerde, imanı olanlara, ibâdet yapmaları emrediliyor. Bundan da, imanın ibâdetten başka olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan başka, Kur'ân-ı kerimde, (İman edenler ve sâlih işler yapanlar) buyuruldu. Bu da, ibâdetlerin imandan başka olduklarını gösteriyor. (Mümin iken, sâlih amel işleyenler) âyet-i kerimesi, amellerin imandan ayrı olduklarını açıkça göstermektedir. Çünkü, şartın meşrûttan başka olması lâzımdır. İman edip, hiç ibâdet yapamadan, hemen ölenin, mümin olduğu söz birliği ile bildirilmiştir. Cibrîl hadisinde de imanın yalnız inanmak olduğu bildirilmiştir.
İmâm-ı Ahmed ve İmam-ı Şâfi'î ve hadis âlimlerinden birçoğu ve Eş'arîler ve Mu'tezile, ibâdetler imanın parçasıdır. İman azalıp çoğalır dediler. İman ile amel, başka olursa, günah işleyenlerin imanları ile, Peygamberlerin imanları bir olurdu dediler. (Onlara âyetlerim okunduğu zaman, imanları artar) âyeti ve (İman artarak, sahibini Cennete götürür. Azalarak da, Cehenneme sürükler) hadisi, imanın azalıp çoğaldığını bildiriyor dediler. İmâm-ı Azam Ebû Hanîfe, bunlara cevap teşkîl eden bilgileri önceden anlatmış, "imanın artması, devam etmesi, çok zaman sürmesi demektir" demiştir. İmâm-ı Mâlik de böyle dedi.
İmanın çok olması, inanılacak şeylerin çoğalması demektir. Meselâ, Eshâb-ı kirâm, önce az şeylere inanırlardı. Yeni emirler gelince, imanları çoğalırdı. İmanın artması demek, kalbde nûrunun artması demektir.

Toplam Görüntülenme: 637

Yayın tarihi: Pazar, 19 Mayıs 2019

Bunları okudunuz mu?