Kur’ân-ı kerîmi Mushafa bakarak okumalıdır

Hisâlî Abdurrahman Çelebi Osmanlı fıkıh âlimidir. İstanbul’da doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra İstanbul Mihrimah Sultan Medresesinde mü­derris, Kayseri’de kadı ola­rak görev yaptı. 1087'de (m. 1676) Bursa'da vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kur’ân-ı kerîmi, Mushaf-ı şerîfe bakarak okumalıdır. Çünkü Selef-i sâlihîn, Mushaf-ı şerîfe bakarak okumayı müstehab gördüler. Süfyân-ı Sevrî hazretleri buyurdu ki: “İbâdetlerin en faziletlisi mushafa bakmaktır.”
Bir gün Hazreti Osman’ın (radıyallahü anh) huzûruna girildiğinde, onu, mushafa bakarak Kur’ân-ı kerîm okurken gördüler. Kur’ân-ı kerîm okuması bittikten sonra buyurdu ki: “Hiçbir günümün, Kur’ân-ı kerîme bakmadan geçmesini asla istemem. Kur’ân-ı kerîmi Mushaftan ve ezberden okumanın ayrı ayrı faydaları vardır. Yüzünden okumak, fazla ve eksik veya önce ve sonra okumak gibi herhangi bir yanlışlığa düşmeme hususunda daha sağlam bir yoldur. Ezberden okumak ise, ezberi kuvvetlendirir. Fakat birinci yol, tefekküre daha müsaittir. Evlâ olan, ikisinin arasını cem edip, bazen Mushaftan, bazen da ezberden okumaktır.”
Şöyle de denilmiştir “Mushaftan okumak daha faziletlidir. Çünkü bunda, Kur’ân-ı kerîmin ve Mushafın hakkını eda etmek vardır. Mushaftan bakarak okumakta, hem dil, hem de göz kırâata iştirâk etmiş olur. Fakat ezbere okunduğunda, kırâate sâdece dil iştirâk etmiş olur.”
Kur’ân-ı kerîmi ramazân-ı şerîfte çok okumalıdır. Zira ramazan ayı, Kur’ân-ı kerîm ayıdır. Allahü teâlâ, Bekâra sûresinin yüzseksenbeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen; “O sayılı günler ramazan ayıdır ki, Kur’ân o ay içinde indirilmiştir. O Kur’ân, insanları hakka ulaştırır, helâl ile haramda ve dînî hükümlerde hakkı bâtıldan ayırır. Sizden her kim ramazan ayında hazır bulunursa, onu (orucunu) tutsun, kim de hasta olur, yahut seferde bulunursa, oruç tutmadığı günler sayısınca sıhhat ve ikâmet hâlinde orucunu kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez. Hem buyuruyor ki: Kaza borcunuzu tamamlayasınız da, size hidâyet ettiği şekilde Allahı tekbir ile yüceltesiniz, gerek ki şükredersiniz” buyuruyor.
Yine Kadir sûresinin birinci âyet-i kerîmesinde meâlen; “Şüphesiz onu (Kur’ân-ı kerîmi), kadir gecesinde (Levh-i mahfûzdan aşağı semâya) biz indirdik” buyuruluyor. Ramazân-ı şerîfte oruçlu kimse, mâlâya’nî (lüzumsuz) şeylerden kendisini alıkoymakla vazîfelidir. Öyleyse oruçlu kimsenin, Allahü teâlâya O’nun kelâmıyla yaklaşması gerekir.

Toplam Görüntülenme: 611

Yayın tarihi: Cuma, 13 Aralık 2019

Bunları okudunuz mu?