Sana hüzün, gam keder girmez!..
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 09 Kasım 2008
Büyük mutasavvıf Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri bir gün Kûfe’ye uğradı. Şehrin ileri gelenlerinden birisinin sarayını gördü. Çok süslüydü. Penceresinde birisi şu mânâda şiir söylüyordu: “Ey Saray! Sana hüzün, gam, keder girmez. Zaman senin sâkinlerine, içindekilere bir şey yapmaz. Sen muhtaçlar için ne güzel bir konaksın...”
Geylanlı gönül sultanı Cemâleddîn-i Ezherî
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 09 Kasım 2008
İslâm âlimlerinden ve evliyânın büyüklerinden olan Cemâleddîn-i Ezherî, 1358 (H.760) senesinde Geylân şehri civârında bulunan Lenger-Künân’da doğdu. Çocukluğu, köyünde geçen Cemâleddîn Muhammed, ilim öğrenme çağına gelince, Mısır’da bulunan meşhûr Câmi’ul-Ezher Medresesine gitti ve tahsîlini orada tamamladıktan sonra, Tebrîz’e yerleşti.
Nene Hatun ve kardeşi Hasan
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 08 Kasım 2008
Nene Hatun, 1857’de Erzurum-Pasinler’e bağlı Çeperli Köyü’nde dünyaya gelmiştir. “93 Harbi” (1877-1878) patlak verip de sahneye çıkacağı ana kadar Nene Hatun, Anadolu’daki diğer isimsiz kahramanlar gibi, kendi hâlinde mütevazı bir hayat süren sıradan insanlardan biriydi. Her kahraman gibi onu da kahramanlık tahtına oturtan; şartların vahimleşip işin başa düştüğü günler olmuştur...
Afganistanlı velî Ahmed Berkî
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 06 Kasım 2008
Mevlânâ Ahmed Berkî, Afganistan’da ilim öğretmekle meşgûl idi. Bir gün, tanıdıklarından ve hemşehrilerinden bir tüccar Hindistan’a gitmiş evliyânın en büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin sohbetlerini dinlemişti. Dönüşünde de İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin insanları hak yola sevk eden kıymetli mektuplarından getirmişti...
Abbasi Halîfesi Mütevekkil
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 05 Kasım 2008
Abbasi Halîfesi Mütevekkil, salih bir kimse idi. Bir gün, sırçadan, camdan yapılmış olan, alt ve üst tarafından su akan sarâya girmişti. Yakın adamları ve nedîmleri, sohbet dostları da yanında idi. Oturup sohbet ederlerken, güldü. Yanında bulunanlar, “Allahü teâlâ seni hep güldürsün, ey mü’minlerin emîri, gülmenizin sebebi nedir?” dediler.
Az iş yaptı fakat çok kazandı!..
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 04 Kasım 2008
Berâ bin Âzib (radıyallahü anh), Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin hicretinden önce Medîne-i münevverede küçük yaşta iken Müslüman oldu. Babası Âzib de Sahâbî idi...
Berâ bin Âzib, Resûlullahın ve diğer sahâbenin hicretlerini şöyle anlatıyor:
Yemâme şehidi Ebû Dücâne
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 04 Kasım 2008
Ebû Dücâne hazretleri, Peygamber efendimizin Mekke’den Medîne’ye hicret etmesinden önce Müslüman oldu. Bedr, Uhud, Hendek, Benî Nâdir, Benî Kureyzâ savaşlarında ve Mekke’nin fethinde bulundu
Yahudi'yi iman ettiren adalet...
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 03 Kasım 2008
Hazreti Ali (radıyallahü anh) zırhını kaybetmişti. Onu çok aradı, fakat bulamadı. Bir gün Kûfe’ye gelmişti. Zırhını bir Yahudinin elinde gördü. Yahudi’ye;
-Bu zırh benimdir. Onu ne sattım, ne de kimseye verdim. Sende nasıl oluyor? diye sordu.
Yahudi de;
-Hayır bu, benim zırhım, diye cevap verdi. O zaman Hazreti Ali;
-Gel kadıya gidelim, buyurdu.
Buhâra velilerinden Hâce Hamîdüddîn
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 02 Kasım 2008
Hâce Hamîdüddîn, Buhâra âlim ve velilerindendir. Şah-ı Nakşşibend hazretleriyle aynı devirde yaşamıştır. Yetiştirdiği talebelerinin büyüklerinden Seyfeddîn Menârî, hocasından duyduğu nasihatleri şöyle nakleder:
Mübarek hocama “Dünyâ nedir?” diye sorulduğunda; “Allah’tan gayri her şey dünyâdır. Senin nefsin alçak ve aşağıdır. Nefsine yakın olan her şey dünyâdır... Dünyâ nefsin evidir ve dünyâlıklar onun harp âletleridir. O kendi evinde rahat durmakta, arkadaş ve dostlarından da yardım beklemektedir. Rûh ise bu âlemde kendi arkadaş ve akrabâlarından uzak kalmış, aslını unutmuştur. İlâhî bir yardım gelmedikçe, ondan bir iş, bir fayda gelmez” buyurdu
Anadolu velilerinden Hoca Ahmed Fakih
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 01 Kasım 2008
Hoca Ahmed Fakih hazretleri, Horasan’da dünyaya geldi. Burada medrese tahsili gördü ve fıkıhdaki üstün bilgisinden dolayı kendisine “fakih” denildi. Ayrıca İran Edebiyatı’na vakıf oldu ve pek çok şiirleri vardır.