Kerâmetler menbâı Ebû Bekr Ya’fûrî

Meşhurların Son Sözleri

Çarşamba, 25 Nisan 2007

Bir gün, büyük velî Ebû Bekr Ya’fûrî hazretlerine Haçlıların Akka’da yaptıkları zulümden şikâyette bulundular. Ebû Bekr Ya’fûrî onlara; “İnşâallah orayı yakında fethederiz” buyurdular...
Zamanla Haçlılar ile Müslümanlar arasındaki savaş çok şiddetlendi. Akka muhâsara edilmişti. Düşman ordusu kalenin dışına çıkarak, İslâm ordusu ile şiddetli bir çarpışmayagirdi. Sonra tekrar kaleye geri çekilerek kuvvetlerini takviye ettiler ve büyük bir sebât gösterdiler. Kalenin fethi gecikiyordu...

Devamını oku...

Ebu Bekr-i Verrak’ın oğlu

Meşhurların Son Sözleri

Salı, 24 Nisan 2007

Ebu Bekr-i Verrak hazretlerinin küçük bir oğlu vardı. Bir gün babası onun elinden tutup hocaya götürdü. Hocaya: “Yavruma Kur’ân-ı kerîm okut ve onu yetiştir...” dedi.
Bu nur çocuk hoca önünde diz çöktü ve derse koyuldu. Kısa zamanda Kur’ân-ı kerîmi öğrendi...

Devamını oku...

Büyük mutasavvıf Seyyid Cemâleddîn

Meşhurların Son Sözleri

Pazartesi, 23 Nisan 2007

İbrâhim Zâhid-i Geylânî, önce Sâ’dî-i Şîrâzî’nin talebelerindendi. Bir gün bu talebesine; “Evlâdım! Bizim yanımızdaki terbiyen tamam olmuştur. Bundan sonraki yetişmen ve yükselmen ise, Seyyid Cemâleddîn’e havâle edilmiştir. Geylân’a git. Cemâleddîn’in hizmetinde bulun” dedi. İbrâhim Zâhid de, Geylân’a gidip, Cemâleddîn hazretlerine talebe oldu ve yüksek olgunluklara, üstün makamlara ulaştı...

Devamını oku...

Hem nebî hem sultân Dâvûd aleyhisselâm

Meşhurların Son Sözleri

Pazar, 22 Nisan 2007

Dâvûd aleyhisselâm Kudüs’te doğdu. Orada yaşadı ve orada vefât etti. Kendisine İbrâni dilinde Zebûr kitâbı verildi. Sesi çok güzel ve tesirliydi. Allahü teâlâ, Mûsâ aleyhisselâmdan sonra, İsrâiloğullarına birçok peygamberler gönderdi. Bu peygamberler insanları Tevrât’ın hükümleriyle amel etmeye dâvet ettiler. Fakat zaman geçtikçe azgınlaşan İsrâiloğulları, Tevrât’ın hükümlerini değiştirdiler, peygamberlerini dinlemediler, ahlâkları tamâmen bozuldu. Allahü teâlâ Amâlika hükümdârı Câlût’u karşılarına belâ gönderdi...

Devamını oku...

SAKIN KALYONA BİNME

Dini Hikayeler

Cumartesi, 21 Nisan 2007

Sultan III. Mehmed Han zamanında Halvetiye yolunun büyüklerinden Abdülehad Nuri Efendiye bağlı en samîmi talebelerinden olan Hassa-ı Hümâyûndan Gürcübaşı Mûsâ Ağa şöyle anlattı: Abdülehad Efendi hiç sebep yokken ve bir münâsebet de geçmeden bana; "Mûsâ Ağa! Mısır'dan dönüşte, kalyona binmeyip, sayıkaya veya firkateyne bininiz." buyurdu. Buna çok taaccüb ettim. Çünkü, Mısır'a gitmek hiç hatırımdan geçmemişti. Fakat Abdülehad Efendinin bunu söylemekten bir murâdları olmalı deyip, merakla bekliyordum. Bu sözün mânâsını bir türlü anlayamıyordum.

Devamını oku...

ABDULLAH-I İLÂHÎ HAZRETLERİ VE MUHYİDDİN ÇELEBİ

Dini Hikayeler

Cumartesi, 21 Nisan 2007

Maveraünnehir alimlerinden Hâce Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin sohbetinde yetişen Abdullah-ı İlâhî hazretleri, hocasından öğrendiklerini Anadolu'da yaymayı kendisine vazîfe edinip, insanların huzur ve saâdete kavuşmaları için gece gündüz çalıştı. Muhammed Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin dergâhından aldığı feyzleri Anadolu'da ilk yayan velî oldu. Bir müddet sonra Anadolu kâdıaskeri Manisalızâde Muhyiddîn Mehmed Çelebi (v.1483)'nin dâveti üzerine Fâtih Sultan Mehmed Hanın vefât ettiği günlerde İstanbul'a geldi (1481). Kâdıasker Mehmed Çelebi'nin gösterdiği odaları ve teklifleri kabul etmeyip, daha önce ilim tahsîl ettiği Zeyrek Câmii etrâfındaki vîrâne hâline gelmiş boş medrese odalarını tercih etti. Orada yerleşti. Şeyh Ebü'l-Vefa Konevî gibi Allah dostları ile sohbet etti. İstanbullular onun gelişini rahmet bilip, sohbetine koştular. Az zamanda halktan ve devlet adamlarından birçok kimse, Abdullah-ı İlâhî'nin talebeleri arasında yer aldı.

Devamını oku...

SENİN İSMİN DEFTERDEN SİLİNMİŞTİR

Dini Hikayeler

Cumartesi, 21 Nisan 2007

Hacı Hızıroğlu Mehmed Ağa, Üsküdar'ın ileri gelenlerinden ve sipâhilerindendi. Büyük zâtların sohbetlerinde çok bulunurdu. Tarîkat âdâbından nasîbini almış, edeb sâhibi bir zât idi. Bir gün kötülük ve zulüm yapmak isteyen kimselerin kendisini aradıkları haberini aldı ve dostlarından birisinin evinde saklandı. Gece Allahü teâlâya, kendisini bu belâ ve musîbetten muhâfaza buyurması için yalvarırken, çevresinde bulunan velî zâtlardan yardım ve duâ istemek hatırına geldi. Evinin çevresinde oturan velîleri bir bir hatırına getirdi. O anda hatırına, bu belâdan, Abdülehad Nûrî Efendinin vâsıtasıyla kurtulabileceği düşüncesi geldi. Bunun üzerine bütün kalbiyle Abdülehad Nûrî Efendiye yönelip; "Abdülehad Efendi hürmetine beni bu belâdan kurtar." diye Allahü teâlâya yalvardı. O arada uyuya kaldı. Rüyâsında Abdülehad Nûrî Efendiyi gördü. Ona; "Mehmed Ağa, korkma! Zorbaların defterinden senin ismin kaybolmuştur. Gönlün hoş olsun. Rahat bir hâlde evinde dostların ile sohbet eyle." dedi. Uyanır uyanmaz Mehmed Ağa, Abdülehad Nûrî Efendinin dergâhındaki talebelere yedirmek üzere, Allah için yedi kurban adadı. Bir iki hafta evinde dostları ile sohbette bulundu. Çarşı, pazarda dolaştığı hâlde, kötü bir haber almadı.

Devamını oku...

DÖRDÜNCÜ MURAD HAN VE ANKARAVİ İSMAİL EFENDİ

Dini Hikayeler

Cumartesi, 21 Nisan 2007

 Zamânın sultânı Dördüncü Murâd Hana, tarîkat erbâbı kötülenmiş, onların bâzı işlerinin yasaklanması istenmişti. Sultan yalnız böyle söyleyenlerin sözleriyle hareket etmeyip, zamânın tasavvuf ehli âlim ve fazîletli kimselere de tarikatla ilgili hususları sorup cevap istemişti. Bunlar arasında İsmâil Ankaravî de vardı. O da üç gün içinde yirmi sayfalık bir risâle yazıp arzetti. Cevaplar, Şeyhülislâm Yahyâ Efendi ve diğer zamânın önde gelen âlimleri tarafın dan incelenip uygun görüldü ve pâdişâh tarafından da kabûl edildi. Böylece onların vesîlesi ile tasavvuf ehli, sıkıntıdan kurtuldu. Azîz Mahmûd Hüdâî onun bu cevaplarını beğenip; "Allahü teâlâ, muhâliflere karşı Rusûhî'nin ayağını sağlam ve sâbit eylesin. Onların inat damarlarını kesmekte söz kılıcını keskin eylesin. Muhâlifleri susturmakta mızrağını tesirli eylesin. Zamânımızda tasavvuf ehline karşı olanlarla onun cihâdı olmasaydı, onların eli hak tâliplerine uzanır, zarar verirdi. Doğru yolda olanlarla olmayanları birbirinden ayırmak zor olurdu. Allahü teâlâ onun delillerinin oklarını en doğru hedefe isâbet ettirdi." diye medhetti.

Devamını oku...

Anadolu velîlerinden Molla Osman Efendi

Meşhurların Son Sözleri

Cumartesi, 21 Nisan 2007

Molla Osman Efendi, Eyyûb Efendi isminde biri ile arkadaş olup, diyâr diyâr dolaşarak, kendilerine bir mürşid aramaya başladılar. Önce Bitlis’e gittiler, Eyyûb Efendi daha önce burada Molla Muhammed Arvâsî hazretlerinin sohbetinde ve hizmetinde bulunmuş, ondan ilim öğrenmişti. Osman Efendi, Bitlis’in güzelliğine hayran kaldı. Bir hafta sonra, Eyyûb Efendiyle, vefât eden Molla Muhammed Arvâsî hazretlerinin Müküs’deki kabr-i şerîfini ziyârete gittiler. Burada da bir hafta kalıp, Hicaz’a gitmek niyetiyle Siirt’e doğru yola çıktılar...

Devamını oku...

İSMAİL HAKKI EFENDİ

Dini Hikayeler

Cumartesi, 21 Nisan 2007

İsmâil Hakkı Efendi, hocasının vefâtından sonra Konya, Seydişehir, Söğüt, İznik ve İstanbul yolu ile Bursa'ya geldi. Bu yolculuk sırasında hazret-i Mevlânâ'yı, Sadreddîn Konevî'yi ve Eşrefzâde Abdullah Rûmî'yi ziyâret etti.Sultan İkinci Mustafa Hânın, dâveti üzerine, 1695 (H.1107) senesinde Edirne'ye gitti. Nemçe seferinde, orduya cihâdın sevâbını ve büyüklüğünü anlatarak, askeri coşturdu. Osmanlı Ordusu önceBelgrad'a vardı. Oradan Tuna'yı geçerek düşmanla çarpıştıktan sonra, kışın bastırması üzerine Edirne'ye geri döndü. Ertesi sene ordu yine Edirne'den ayrılarak Belgrad'a gitti. O sırada Sadrâzam Elmas Mehmed Paşa idi. İsmâil Hakkı Efendi, Elmas Paşanın hazır bulunduğu gazâların hepsine katıldı ve birkaç yerinden yara aldı. İsmâil Hakkı Efendi, ordunun zaferlerle geri dönüşünden sonra yaralı olduğu hâlde Bursa'ya döndü ve talebe yetiştirmeye, eser yazmaya devâm etti.

Devamını oku...