Şehit Padişah Murâd-ı Hüdâvendigâr
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 04 Haziran 2006
Osmanlı devletinin ilerleyişini durdurmak isteyen Haçlı devletleri büyük bir ordu ile bizzat Sultân Murâd-ı Hüdâvendigâr’ın başında bulunduğu Ordu-yu hümayunun üzerine yürüdüler. Kosova’da müttefik Haçlı ordusuyla karşılaşıp muhârebe nizâmı alındı. 8 Ağustos 1389’da muhârebe öncesi Kosova’da şiddetli fırtına vardı ve o gün Berât Gecesiydi. Akşam çadırına çekilen Sultan Birinci Murâd Han, Berât Gecesini ihyâ edip namaz kıldı. Kur’ân-ı kerim kıraât ettikten sonra, seccâdesinin üzerinden kalkmadan târihe geçen şu duâyı okudu:
Mahmûd Hulvî Efendi
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 03 Haziran 2006
Mahmûd Hulvî Efendi, Sünbülî ve Gülşenî tarîkatlarında yetişmiş ve rehberlik yapmış, talebe yetiştirmiş bir zattır... Babası Saray Helvacıbaşısı idi. On dört yaşında babası ile birlikte hacca gitti. Hac dönüşü esnasında Kocamustafapaşa Dergâhı Şeyhi Hasan Zarîfî Efendi ile birlikte yolculuk yaptı. Yolda onun sohbetlerinden istifâde etti. Böylece tasavvufta ilk sohbetleri dinleyip bu yolun kıymetini anlayıp, lezzetini tattı.
Ayn-ül-Kudât Hemedânî
Meşhurların Son Sözleri
Cuma, 02 Haziran 2006
Ayn-ül-Kudât hazretleri, küçük yaşta ilim öğrenmeye başladı. İmâm-ı Gazâlî’nin eserlerini mütâlaa etmeye başlayınca, maksadına kavuştuğunu anladı. Tam dört sene İmâm-ı Gazâlî’nin eserlerini okuyup, inceledi. Kendi kendine; “Ey gönül! Artık Allahü teâlâya kavuşturan yolu buldun. Bundan sonra senin dünyâya meyletmenin sebebi nedir?” diye sordu. Bu sırada Hemedan’a İmâm-ı Gazâlî’nin kardeşi Ahmed Gazâlî geldi. Onun sohbetine yirmi gün kadar devâm etmekle şereflendi. Bu zaman içinde daha önce onda bulunmayan tasavvuf derecelerine kavuştu.
"Seydî Halîfe" Ali el-Halvetî
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 01 Haziran 2006
Seyyidüddîn Ali el-Halvetî, küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Din ve fen bilgilerinde mütehassıs oldu. Mânevî feyzlere kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşuyordu. Tam bu sırada evliyânın ve Halvetî büyüklerinden Şeyh Habîb-i Karamânî hazretleri Amasya’ya gelmiş ve halkı irşâda, yetiştirmeğe başlamıştı. Her taraftan talebeler huzûruna koşuyordu. Bereketli sohbetleriyle talebelerin dünyâya meyilleri azalıyor, âhirete yöneliyorlardı.
Firavun'un imanı kabul edilmedi!
Meşhurların Son Sözleri
Çarşamba, 31 Mayıs 2006
Firavun da Bâbil hükümdarı Nemrud gibi ilahlık iddiasında bulunuyordu. Allahü teala Hazret-i Mûsâ ile kardeşi Hârûn aleyhisselâmı Firavun’a gönderip dine dâvet etmelerini buyurdu. Hazret-i Mûsâ, kardeşi Hârûn aleyhisselâm ile gidip emri tebliğ ettiler. Firavun kabûl etmedi. Ancak, Mûsâ aleyhisselâmın mûcizeleri karşısında şaşırıp kalan Firavun, durumu vezirlerine anlatınca, “o sihirbâzdır” dediler. Firavun;
-Ey Mûsâ! Sihirbâzlığın ile bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı geldin? Biz de sana sihir göstereceğiz. Bir vakit ve yer tâyin et! diyerek ülkesindeki bütün sihirbâzları topladı. Mısır halkı önünde sihirbazlarla karşı karşıya geldiler.
"Kebîr-ül-evliyâ" Celâleddîn Hindî
Meşhurların Son Sözleri
Salı, 30 Mayıs 2006
Celâleddîn Hindî, büyük velîlerdendir. İsmi, Muhammed olup babasının adı Mahmûd’dur. Aslen Kâzrûn şehrinden olduğu için, “Kâzrûnî”, Hindistan’da Pâni-püt şehrinde yerleştiği için “Pâni-pütî”, hazret-i Osmân’ın soyundan olduğu için “Osmânî” nisbesiyle bilinir... Kendisine, “Celâleddîn”, “Kebîr-ül-evliyâ”, “Kutb-i Rabbânî” lakabları da verildi. Hindistan’da “Celâl Pâni-pütî” diye tanındı. Dergahında yüzlerce talebe yetiştirdi ve 1363 (H. 765) senesinde 175 yaşında iken vefat etti. Pâni-püt’te defnedildi. Mezarının üstüne büyük bir türbe yapıldı...
Nasûhî Üsküdârî
Meşhurların Son Sözleri
Pazartesi, 29 Mayıs 2006
Nasûhî Üsküdârî hazretlerinin babası Sipâhî Seyyid Nasûh Beydir. İsmi “Muhammed”, babasının ismine nisbetle “Nasûhî” Üsküdar’da doğup yaşadığı için “Üsküdârî” nisbeleriyle meşhûr olmuştur. Doğum târihi bilinmemektedir. Ancak 1647 (H.1057), 1648 (H.1058) senelerinde İstanbul’da, Üsküdar’da doğduğu tahmin ediliyor. 1718 (H.1130) senesinde İstanbul’da vefât etti. Kabri Üsküdar-Doğancılar’da Nasûhî Dergâhı bahçesindedir. Sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir...
"Allâmet-ül-İslâm" Hazret-i A'meş
Meşhurların Son Sözleri
Pazar, 28 Mayıs 2006
Hazret-i A’meş, hadîs ilminde hâfız (yüz bin hadîs-i şerîfi râvileri ile birlikte ezberlemişti), sikâ, güvenilir, sağlam bir zât olup, ilmi ve fazîleti çok yüksekti. İlminin çokluğu sebebiyle kendisine “Allâmet-ül-İslâm”; sıdkı, doğruluğu dolayısıyla da “Mushaf” denilmiştir. Zamânında, Kûfe’de Allahü teâlânın kitâbını onun kadar iyi okuyan, onun kadar güzel söz söyleyen, onun kadar anlayışlı, sorulan her suâle onun kadar süratle cevap veren biri yoktu.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî
Meşhurların Son Sözleri
Cumartesi, 27 Mayıs 2006
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri, on sekizinci yüzyılın sonu ve on dokuzuncu yüzyılın başında Irak ve Şam’da yetişmiş büyük velîlerdendir. İnsanlara hak yolu göstererek ebedî saâdete, kurtuluşa kavuşturan ve Silsile-i aliyye adı verilen âlimler ve velîler zincirinin yirmi dokuzuncusudur. Asrının müceddidi idi. İsmi Hâlid, lakabı “Ziyâüddîn”dir. “Bağdâdî” nisbesiyle meşhûr olmuştur. Babası hazret-i Osman’ın, annesi ise hazret-i Ali’nin soyundandır...
Hasan-ı Berkî
Meşhurların Son Sözleri
Perşembe, 25 Mayıs 2006
Hasan-ı Berkî hazretleri, Hindistan’da yaşamış olan evliyanın büyüklerindendir. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimlerde âlim idi. Tasavvuf yolunda yetişip evliyâlık derecelerinde yükselmek için, Şeyh Ahmed-i Berkî’nin talebesi oldu. Onun hizmetinde, yüksek makamlara, ilâhî ma’rifetlere kavuştu. Hocasının işâreti ile Serhend’e giderek, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetine girdi. Onun talebesi olmakla şereflendi. Sohbetleriyle yüksek hâllere ve makamlara erişti. Sonra vatanına dönerek eski hocası Ahmed-i Berkî’nin sohbetlerine devâm etti. Onyedinci asrın sonlarında Osmanpur’da vefât etti.