Sahip olduğun değerin farkında değilsin

Azmi Hüseyin Dede Mevlevi arif ve fazıllarından olup Gelibolu’da doğdu. Uzun müddet Gelibolu ve Mısır mevlevihaneleri şeyhliğinde irşad vazifesi yaptı. 1311 (m. 1893)’de hava tebdili için bulundukları Beyrut'ta vefat etti. Temyizü'l-Emreyni isimli eserinde şöyle anlatır: 

Canlı balık için deniz hayat, kara ölümdür. Ama kâğıda bir balık resmi yapsan onun ne denizden haberi olur, ne karadan. Bunların benzerliği sadece şekilden ibarettir... İnsanların kimisi de yalnız kalıp insanıdır. Dışarıdan bakınca onların gözü kulağı, dili dudağı var sanırsın. Gerçekteyse kalıbın burnu yoktur ki iyilikten bir koku alsın, kulağı ve gözü yoktur ki hayırlı sözleri işitsin, güzeli görsün. Yüzü kara zenciye sabun da bir kara boya da. Gerçek zenci ise gönül zencisidir. O gönlün terazisi kırıktır; bu yüzden iyilikle kötülüğün farkını tartamaz.
Güneş ortalığı aydınlatmışken mum yakmaya kalkmak ortalığa “ben körüm” diye bağırmaktan başka nedir . Güneşin parlaklığından yarasaya ne fayda. O körlüğü kendine değil güneşe hamletmeye kalkar. Ey vahiy güneşi doğmuşken akıl mumuyla aydınlanmaya kalkan yarasa tabiatlı! Güneşin ışığında kusur yok; kusur senin gözlerinde. Güneşin parlayan ışığıyla bütün âlem dolup taşsa körün gözün bundan bir nasibi yok. Onun bütün kısmeti sırtına vuran ısıdan ibaret. Güneşin binbir nimeti var, onu bir mangal mevkiine indirmek caiz mi? Akıl ve idrak körü de böyledir. O değerli bir şeyi kendi idrakine kendi seviyesine indirir de güneşi mangal, altını pul eder. Görmek ve körlük de çeşit çeşittir. Vah yazık o göze ki zerreyi görür de güneşi görmez. Uzaktakini tanır da yakındakini bilmez. Önemsizin farkındadır önemli olandan gafil. Mahluk da halıka göre zerreden bile kemdir. Yaratılmışı görüp yaratanından gafil olmak! İşte gerçek körlük budur.
Her şeyin değeri ödenen bedel kadardır. Atadan dededen kalan, yolda belde bulunan şeyin değeri olmaz. Zira bir şeyi ucuza alan ucuza verir. Cahil çocuk yolda bulduğu incinin kıymetini ne bilsin. Bu yüzden bir hazine değerindeki o inciyi gider de bir somun ekmeğe değişir. İncinin kıymetini denizin dibine dalan dalgıça, ya da inci satıcısına sor sen. Aslında o çocuk sensin; inci de ata mirası olan dinin. Sen o hazineyi beşiğinde hazır buldun, sahip olduğun şeyin farkında olmayışın bundan.

Toplam Görüntülenme: 505

Yayın tarihi: Pazartesi, 12 Ekim 2020

Bunları okudunuz mu?