Bu sayfayı yazdır

Rüzgâra emret beni Hindistan'a iletsin!

Süleyman aleyhisselamın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hazreti Süleyman’la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Süleyman aleyhisselam benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
-Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana!..

Adam telaş içinde:
-Bu sabah karşıma Azrail aleyhisselam çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı...

“Ne yapmamı istiyorsun?”
-Peki ne yapmamı istiyorsun?
Adam yalvarır:
-Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgâra emret de beni buradan ta Hindistan’a iletsin. Böylece canımı kurtarmış olmayı ümit ediyorum. Medet senden!
Hazreti Süleyman, adamın haline acır. Rüzgâra;
-Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak! emrini verir...
Rüzgâr bu... Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da uzak bir adaya götürür...

“O zavallıyı niçin korkuttun?”
Öğleye doğru Hazreti Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail aleyhisselam da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır! Hemen sorar:
-Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun?
Azrail aleyhisselam şöyle cevap verir:
-Ey dünyanın en ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allahü teala bana emretmişti ki: “Haydi git, bu akşam o kulumun canını Hindistan’da al!” Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan’da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi. Dün akşam ben o adamın Hindistan’ın falan yerinde canını almış bulunuyorum!..

Toplam Görüntülenme: 1264

Yayın tarihi: Perşembe, 20 Eylül 2007