Bu sayfayı yazdır

Onun tövbesini kabul ettim!..

Musa aleyhisselam, büyük Peygamberdir. Benî İsrâîl’e gelen Resûldür. Ya’kûb aleyhisselâmın soyundandır. İmrân adında bir zâtın oğludur. Bugün onun devrinde yaşanan iki kıssa nakletmek istiyoruz sizlere...
Mûsâ aleyhisselâm bir gün yırtıcı hayvanların parçalayıp karnını deştiği bir adama rastladı ve onu tanıdı. Başı üzerinde durarak dedi ki:
“Yâ Rabbî! O sana itâatkâr idi. O hâlde bu hâl nedir?”

“Ona bu musîbeti verdim”
Allahü teâlâ ona vahyedip;
“Ey Mûsâ! Bu kulum bana ameli ile yükselemeyeceği bir derece istedi. Kendisini istediği dereceye ulaştırmak için ona bu musîbeti verdim” buyurdu.
***
Yine başka bir zaman, Allahü teâlâ, Musa aleyhisselâma şöyle buyurdu:
“Yâ Musa! Filân mahallede, bizim dostlarımızdan biri vefât etti. Git onun işini gör. Sen gitmezsen, bizim rahmetimiz onun işini görür.”
Hazret-i Musa, emir olunduğu mahalleye gitti. Oradakilere:
-Bu gece, burada, Allahü teâlânın dostlarından biri vefât etti mi? diye sorunca;
-Ey Allahın peygamberi! Allahü teâlânın dostlarından hiç kimse vefât etmedi. Ama, filân evde zamanını kötülüklerle geçiren fâsık bir genç öldü. Fıskının çokluğundan, hiç kimse onu defnetmeye yanaşmıyor, dediler.

“Ey Rabbim! Hikmeti nedir?”
Musa aleyhisselâm;
-Ben onu arıyorum, buyurdu. Gösterdiler. Hazret-i Musa, o eve girdi. Rahmet meleklerini gördü. Ayakta durup, ellerinde rahmet tabakları olup, Allahü teâlânın rahmet ve lütfunu saçıyorlardı. Hazret-i Musa, yalvararak münacat etti:
-Ey Rabbim! Sen buyurdun ki, “O benim dostumdur.” İnsanlar ise fâsık olduğuna şahitlik ediyorlar. Hikmeti nedir?”
Allahü teâlâ buyurdu ki:
“Yâ Musa! İnsanların onun için fâsık demeleri doğrudur. Ama, günahından haberleri var, tövbesinden haberleri yok. Benim bu kulum, seher vakti, toprağa yuvarlandı ve tövbe etti. Bize sığındı. Ben onun sözünü ve tövbesini kabul ettim. Ona rahmet ettim ki, bu dergâhın ümitsizlik kapısı olmadığı anlaşılsın!”

Toplam Görüntülenme: 1388

Yayın tarihi: Cumartesi, 20 Ekim 2007