Bu sayfayı yazdır

Avrupa'yı sarsan bahadır Abdurrahman el Gafikî

Ömer bin Abdülaziz, valilerinden Semh İbn Malik el-Havlânî’yi 719 senesinde, Endülüs tarafına göndermişti... Bu mübarek vali, bütün Fransa’nın fethini arzuluyordu... Müslümanlar önce Fransa’nın en büyük şehri olan Bordeaux’ya yöneldiler ve fethettiler...

“ŞEHİTLER YOLU SAVAŞI”
Güney Fransa’nın yarısının birkaç ay içerisinde Müslümanların eline geçmesi sebebiyle Avrupa bir uçtan bir uca sarsıldı. Papa bütün Hristiyanları savaşa çağırdı. Halk, Fransa Kralı Charles Martel’in sancağı altında toplanmaya başladı...
O sırada Müslüman ordusu Fransa’nın en eski şehirlerinin başında gelen Tours şehrini de zaptetti. Hicretin 104. senesinin Şa’ban ayının yirmisinde, büyük bahadır Abdurrahman el-Gafikî ordusuyla Poitiers (Puatie) şehrine yürüdü. Orada, Charles Martel (Şarl Martel) komutasındaki kalabalık Avrupa ordularıyla karşılaştı. İki taraf arasında, bütün insanlık tarihindeki önemli çarpışmalarından biri meydana geldi. Bu savaş Belatu’ş-şuheda “Şehitler Yolu Savaşı” diye meşhur olmuştur...
Müslümanlar o sırada parlak zaferlerinin zirvesindeydi. Askerlerinin ellerine dağ gibi yığılan ganimetlerle sırtındaki yük ağırlaşmıştı. Büyük kumandan Abdurrahman el-Gafikî, bu müthiş servete korku ve endişeyle baktı ve bunun Müslümanların aleyhine olacağını; cihad anında onların zihinlerini meşgul edeceğini sezdi. Süvarileriyle birlikte kartallar gibi Frenk saflarına atıldı...

“TAKDİR-İ İLÂHİ BÖYLEYMİŞ!”
Savaş bu şekilde uzun ve ağır, yedi gün devam etti. Sekizinci gün Müslümanlar düşmanlarına bir kere daha hücum ettiler. O sırada Frenk birliklerinden bir grup ganimetlerin bulunduğu yere saldırdı. Müslümanlar ganîmetlerinin düşmanların eline geçmek üzere olduğunu görünce birçoğu onları kurtarmak için geri döndüler. Bu sebeple safları yarıldı... Güç ve kuvvetleri zayıfladı... Abdurrahman el-Gafikî, askerlerini ikaz ediyordu: “Ganimetleri bırakın, düşmana saldırın, yoksa ganimetler de gidecek, canınız da!..”
Bu mübarek kumandan, at üzerinde düşmana saldırırken, göğsüne bir ok isabet etti. Dağların tepelerinden kartalın aşağıya indiği gibi atının sırtından indi. “Takdir-i ilâhi böyleymiş” dedi ve oracıkta son nefesini verdi...

Toplam Görüntülenme: 1825

Yayın tarihi: Cumartesi, 05 Temmuz 2008