Bu sayfayı yazdır

A­na­do­lu ve­li­le­rin­den Ho­ca Ah­med Fa­kih

Ho­ca Ah­med Fa­kih haz­ret­le­ri, Ho­ra­san’da dün­ya­ya gel­di. Bu­ra­da med­re­se tah­si­li gör­dü ve fı­kıh­da­ki üs­tün bil­gi­sin­den do­la­yı ken­di­si­ne “fa­kih” de­nil­di. Ay­rı­ca İran Ede­bi­ya­tı’na va­kıf ol­du ve pek çok şi­ir­le­ri var­dır.

MO­ĞOL İS­Tİ­LA­SIN­DAN SON­RA...
Mo­ğol­lar Or­ta As­ya’yı is­ti­la­ya baş­la­yın­ca, pek çok âlim ve ve­lî gi­bi Ho­ca Ah­med Fa­kih haz­ret­le­ri de Ana­do­lu’ya hic­ret et­ti...
Ön­ce Si­vas ta­raf­la­rı­na, son­ra da Kon­ya’ya yer­le­şen Ho­ca Ah­med Fa­kih haz­ret­le­ri, bu­ra­da Sul­tan’ül Ule­ma Ba­ha­ed­din Ve­led haz­ret­le­ri­ne ta­le­be ol­du. Bir müd­det son­ra, on­dan fı­kıh der­si alır­ken cez­be­ye tu­tul­du ve ki­tap­la­rı­nı ate­şe ve­re­rek dağ­la­ra çık­tı. Sul­tan’ül Ule­ma Ba­ha­ed­din Ve­led haz­ret­le­ri­nin ve­fa­tın­dan son­ra Kon­ya’ya dön­dü. Âlim­lik ki­bir ve gu­ru­ru­nun ken­din­den git­me­si için kırk se­ne mü­ca­de­le et­ti ve pek çok ke­ra­met iz­har et­tik­ten son­ra, Mi­la­di 1221 yı­lın­da Kon­ya’da ve­fat et­ti. En bü­yük ta­le­be­si, Kon­ya’nın Sey­di­şe­hir il­çe­si­ni ku­ran Sey­yid Hâ­run-ı Ve­lî­dir. O da ho­ca­sı gi­bi Ho­ra­san­lı­dır. Sey­yid Hâ­run-ı Ve­lî­nin Ana­do­lu’ya gel­me­si şöy­le an­la­tı­lır:
Za­mâ­nı­nın âlim­le­ri­nin soh­bet­le­rin­de ilim öğ­re­nen Sey­yid Hâ­run-ı Ve­lî, am­ca­sı­nın ve­fâ­tı üze­ri­ne Ho­ra­san böl­ge­si­nin emir­li­ği­ne ge­ti­ril­di. Bu gö­rev sı­ra­sın­da bü­yük ba­ba­sı haz­ret-i Hâ­rûn-ı Ke­râ­met’in ve am­ca­sı­nın kab­ri­ni sık sık zi­yâ­ret eder­di. Bu zi­yâ­ret­le­rin bi­rin­de gâ­ib­den bir ses; “Yâ Hâ­rûn, Rûm’a çık! Ka­ra­man ilin­de Kü­pe Da­ğı­nın do­ğu etek­le­rin­de bir şe­hir kur! O şeh­rin hal­kı sâ­lih ola... Şa­kî ola­nın âkı­be­ti hay­rol­ma­ya” di­yor­du... Bu­nun üze­ri­ne Hâ­run-ı Ve­lî, ile­ri ge­len­le­ri top­la­dı ve on­la­ra du­ru­mu an­la­tıp izin is­te­di. Dün­yâ tâc ve tah­tı­nı terk ede­rek yol­la­ra düş­tü. Ni­ha­ye­tin­de, ev­li­yâ­lar ota­ğı, ilim ve ir­fân ya­ta­ğı Kon­ya’ya gel­di...

“ONUN ADI H­RUN’DUR...”
O gün­ler­de ve­fât et­mek üze­re olan bu bel­de­nin bü­yük âli­mi Ho­ca Ah­met Fa­kîh’e ta­le­be­le­ri; “Efen­dim, dün­yâ­ya ve­dâ et­me za­mâ­nı­nız yak­laş­tı. Ye­ri­ni­ze ki­mi bı­ra­ka­cak­sı­nız” di­ye sor­ma­la­rı üze­ri­ne; “Ya­kın za­man için­de Acem ta­raf­la­rın­dan bir ve­lî ge­lir. Onun adı Hâ­run’dur. Alâ­me­ti, sağ elin­de be­yaz bir ben var­dır. Be­ni is­te­yen on­da bu­la” bu­yur­du. Sey­yid Hâ­run-ı Ve­lî, Kon­ya’ya ge­lin­ce, Ho­ca Ah­met Fa­kîh’e ta­le­be­le­ri onun, ho­ca­la­rı­nın ve­fât et­me­den ön­ce ken­di­le­ri­ne tav­si­ye et­ti­ği zât ol­du­ğu­nu an­la­dı­lar ve hep­si de ona in­ti­sâb et­ti­ler...

Toplam Görüntülenme: 2306

Yayın tarihi: Cumartesi, 01 Kasım 2008