Bu sayfayı yazdır

Ne­ne Ha­tun ve ­kar­de­şi Ha­san

Ne­ne Ha­tun, 1857’de Er­zu­rum-Pa­sin­ler’e bağ­lı Çe­per­li Kö­yü’nde dün­ya­ya gel­miş­tir. “93 Har­bi” (1877-1878) pat­lak ve­rip de sah­ne­ye çı­ka­ca­ğı ana ka­dar Ne­ne Ha­tun, Ana­do­lu’da­ki di­ğer isim­siz kah­ra­man­lar gi­bi, ken­di hâ­lin­de mü­te­va­zı bir ha­yat sü­ren sı­ra­dan in­san­lar­dan bi­riy­di. Her kah­ra­man gi­bi onu da kah­ra­man­lık tah­tı­na otur­tan; şart­la­rın va­him­le­şip işin ba­şa düş­tü­ğü gün­ler ol­muş­tur...

BÜ­TÜN DA­DAŞ­LAR ORA­DAY­DI...
Ni­te­kim, or­duy­la be­ra­ber ka­dı­nı-er­ke­ği, gen­ci-ih­ti­ya­rıy­la bü­tün Er­zu­rum hal­kı; 8-9 Ka­sım­da, el­le­ri­ne ge­çir­dik­le­ri bal­ta, sa­tır, tır­pan, kaz­ma, ne bul­du­lar­sa Mos­kof zul­mü­ne kar­şı ta­ri­hi­mi­zin bir al­tın say­fa­sı­nı da­ha yaz­mış­lar ve düş­ma­nı püs­kürt­me­yi ba­şar­mış­lar­dır. Ye­di­den yet­mi­şe bü­tün mil­le­tin or­du­suy­la ke­net­le­şip düş­man iş­gâ­li­ni ber­ta­raf et­mek için gi­riş­ti­ği mü­ca­de­le­le­rin­den bi­ri da­ha şan­la ve şe­ref­le ka­za­nıl­mış­tır.
Arif Bey’in se­nâ et­ti­ği kah­ra­man ka­dın­la­rın ba­şın­da ise, he­nüz ha­ya­tı­nın ba­ha­rı­nı ya­şa­yan Ne­ne Ha­tun ge­li­yor­du.
Ne­ne Ha­tun, Azi­zi­ye’de Mos­kof’a in­dir­dik­le­ri unu­tul­maz dar­be­yi ve ef­sa­ne­vî mü­ca­de­le­nin des­tan­la­şan an­la­rı­nı şöy­le an­la­tı­yor­du:
“Mu­ha­re­be­nin gü­rül­tü­le­ri ile uyan­dık. Ko­cam bal­ta­sı­nı kap­tı­ğı gi­bi dı­şa­rı fır­la­dı. Bi­raz son­ra ba­na dö­ne­rek; ‘Rus­lar tab­ya­la­ra gir­miş, sen ço­cu­ğa bak, ar­kam­dan gel­me. Biz, Rus’u dur­du­ru­ruz!..’ de­di ve git­ti... Bü­tün mem­le­ke­tin bo­şal­dı­ğı, her­ke­sin Rus’u kar­şı­la­ma­ya, va­ta­nı kur­tar­ma­ya git­ti­ği bu­gün, ben na­sıl ev­de ka­la­bi­lir­dim?!. Mi­nik yav­ru­mu Al­lah’a emâ­net ede­rek, ev­de bu­lu­nan sa­tı­rı al­dım ve sel gi­bi akan ka­la­ba­lı­ğa ka­rı­şa­rak tab­ya­la­ra doğ­ru koş­ma­ya baş­la­dım... Me­ci­di­ye Tab­ya­la­rı­nı aşıp düz­lü­ğe in­di­ği­miz za­man, düş­ma­nın ku­lak­la­rı­mı­zı sa­ğır eden tü­fek ateş­le­ri al­tın­da ya­ra­la­na­na, öle­ne bak­ma­dan ile­ri atıl­dık...

“DÜŞ­MA­NI KOV­DUK YA...”
Ba­zen sa­tır­la, ba­zen taş­la vu­ru­yor, önü­mü­ze çı­kan her Rus’u de­vi­re­rek tab­ya­la­ra doğ­ru iler­li­yor­duk. As­ker kar­deş­le­ri­miz bir ta­raf­tan, biz bir ta­raf­tan tab­ya­la­ra gir­dik... Bu ara­da tab­ya­nın bir ta­ra­fın­da ya­ra­lı olan kar­de­şim Ha­san’ı gör­düm. Ağ­la­ya­rak üze­ri­ne atıl­dım. Kar­de­şim Ha­san ‘Ab­la ağ­la­ma, ana­mız bi­zi bu­gün­ler için do­ğur­du. Ben de de­dem gi­bi şe­hit­lik mer­te­be­si­ne yük­sel­me­yi her za­man is­te­miş­tim. Düş­ma­nı kov­duk ya, gay­rı­sı­na gam ye­mem!’ de­di ve göz­le­ri­ni bir da­ha aç­ma­mak üze­re yum­du...”

Toplam Görüntülenme: 1428

Yayın tarihi: Cumartesi, 08 Kasım 2008