Bu sayfayı yazdır

Gey­lan­lı gö­nül sul­ta­nı Cemâ­leddîn­-i Ez­herî

İs­lâm âlim­le­rin­den ve ev­li­yâ­nın bü­yük­le­rin­den olan Ce­mâ­led­dîn-i Ez­he­rî, 1358 (H.760) se­ne­sin­de Gey­lân şeh­ri ci­vâ­rın­da bu­lu­nan Len­ger-Kü­nân’da doğ­du. Ço­cuk­lu­ğu, kö­yün­de ge­çen Ce­mâ­led­dîn Mu­ham­med, ilim öğ­ren­me ça­ğı­na ge­lin­ce, Mı­sır’da bu­lu­nan meş­hûr Câ­mi’ul-Ez­her Med­re­se­si­ne git­ti ve tah­sî­li­ni ora­da ta­mam­la­dık­tan son­ra, Teb­rîz’e yer­leş­ti.

UZUN SE­NE­LER HİZ­MET ET­Tİ
Ta­sav­vuf yo­lun­da iler­le­mek için, Şi­hâ­büd­dîn-i Süh­re­ver­dî haz­ret­le­ri­nin oğ­lu Şi­hâ­büd­dîn-i Teb­rî­zî’nin ta­le­be­le­ri ara­sı­na gir­di. O bü­yük zâ­tın hu­zû­run­da, soh­bet ve hiz­met­le­rin­de bu­lu­na­rak ke­mâ­le gel­dik­ten son­ra, in­san­la­ra doğ­ru yo­lu gös­ter­mek için, ho­ca­sı ta­ra­fın­dan Gey­lân ta­raf­la­rı­na gön­de­ril­di.
Gey­lân ya­kın­la­rın­da bu­lu­nan Po­tes­te isim­li köy­de yer­le­şen Ce­mâ­led­dîn-i Ez­he­rî için, âlim­le­ri ve ev­li­yâ­yı se­ven­ler, bir tek­ke ve mes­cid yap­tır­dı­lar. Bu­ra­da uzun se­ne­ler hiz­met edip, in­san­la­rın sa­âde­te ka­vuş­ma­la­rı için çok gay­ret gös­ter­di. Çok ta­le­be ye­tiş­tir­di.
İs­lâ­mi­ye­tin bü­tün emir ve ya­sak­la­rı­na riâ­yet et­ti­ği için, söy­le­di­ği söz­ler in­san­la­ra çok te­sir eden Ce­mâ­led­dîn-i Ez­he­rî, bir­çok kim­se­nin sa­âde­te ka­vuş­ma­la­rı­na ve­sî­le ol­du.
Bu mü­ba­rek za­tın ye­me­si ve iç­me­si çok az idi. Bâ­zan gün­ler­ce evin­de ye­mek piş­me­di­ği olur­du. Fa­kat bu hâl­le­ri­ni kim­se­ye bil­dir­mez, kim­se­nin de bil­me­si­ni is­te­mez­di. Hat­tâ bu hâl­le­rin baş­ka­la­rı ta­ra­fın­dan an­la­şıl­ma­ma­sı için, ev­de ye­mek pi­şi­ri­li­yor­muş ve ye­mek ye­ni­yor­muş gi­bi ses­ler çı­ka­rır­dı.
İlim ve ve­lî­lik yo­lun­da­ki de­re­ce­si pek üs­tün olan Sey­yid Ce­mâ­led­dîn-i Ez­he­rî, yük­sek de­de­le­ri­ne lâ­yık bir ev­lâd idi. Pek gü­zel olan Dâ­vû­dî se­si ile çok gü­zel Kur’ân-ı ke­rîm okur­du...

BİR DEN­Sİ­ZİN SO­NU!..
Bir de­fâ­sın­da mec­li­sin­de bu­lu­nan­la­ra va­az eder­ken ken­di­ni bil­mez, den­si­zin bi­ri ge­lip, Sey­yid Ce­mâ­led­dîn haz­ret­le­ri­ne edep­siz­ce bâ­zı söz­ler sarf et­ti. O da bu söz­ler­den çok in­cin­di. Fa­kat ce­vap ver­me­di. O kim­se, çı­kıp git­mek üze­re ka­pı­dan adı­mı­nı atar at­maz, dı­şa­rı­da bu­lu­nan bir kö­pek aya­ğı­nı öy­le bir ısır­dı ki, et­raf­tan ye­ti­şen­ler ne ka­dar uğ­raş­tı­lar ise de, kö­pek, o kim­se­nin aya­ğı­nı bı­rak­ma­dı. Üs­te­lik sü­rük­le­ye­rek ora­dan uzak­laş­tır­dı. Ba­şı taş­tan ta­şa çar­pan o edep­siz kim­se, fer­yâd ede­rek fe­cî şe­kil­de can ver­di. O kö­pek, o kim­se öl­me­dik­çe aya­ğı­nı bı­rak­ma­dı. Bu hâ­di­se­yi ib­ret­le sey­re­den­ler, bir Al­lah ada­mı­nı üz­me­nin teh­li­ke­si­ni da­ha iyi an­la­dı­lar

Toplam Görüntülenme: 1042

Yayın tarihi: Pazar, 09 Kasım 2008