Bu sayfayı yazdır

Şe­hid â­lim Ka­dı Ebû Yalâ

Ka­dı Ebû Ya’lâ haz­ret­le­ri, kı­ra­at, ke­lâm, ha­dîs, tâ­rih ve Han­be­lî mez­he­bi fı­kıh âli­mi­dir. 1059 (h. 451) yı­lın­da doğ­du 1131 (h. 526) yı­lın­da Bağ­dad’da­ki evin­de şe­hîd edil­di...
Ebû Ya’lâ, fı­kıh bil­gi­le­rin­de za­ma­nın ön­de ge­len âlim­le­rin­den ol­du. Han­be­lî mez­he­bi fı­kıh bil­gi­le­rin­de arif idi. Fet­va ma­ka­mı­na yük­sel­di. Üs­tün ze­kâ­sı ve en­gin bil­gi­si ile in­san­la­rın mes’ele­le­ri­ni kı­sa za­man­da hal­le­der­di. Ehl-i sün­net ve ce­mâ­at yo­lu­nun mü­dâ­fa­asın­da çok gay­ret­liy­di. Bu hu­sus­ta pek­çok ki­tap yaz­dı...
Gü­zel ah­lâ­kı yük­sek il­mi, ha­fı­za­sı­nın üs­tün­lü­ğü ve ze­kâ­sı­nın kes­kin­li­ği, in­san­la­rın mes’ele­le­ri­ni ko­lay­ca çö­züm­le­me­si ile Müs­lü­man­la­rın sev­gi­si­ni ka­zan­dı. On­la­ra Al­la­hü te­âlâ­nın emir ve ya­sak­la­rı­nı öğ­ret­ti. Eh­li sün­net i’ti­kâ­dı­na ters olan fi­kir sa­hip­le­ri­ne gü­zel ce­vap­lar ve­re­rek sus­tur­du.

“PİŞ­MAN­LIK TÖV­BE­DİR”
Çok cö­mert­ti. Dün­yâ­ya kıy­met ver­mez­di. El­de­ki ma­lı Al­la­hü teâ­lâ rı­zâ­sı­na uy­gun har­ca­ma­dık­tan son­ra in­sa­na za­ra­rın­dan baş­ka bir şe­yi ol­ma­ya­ca­ğı­nı söy­ler­di. Ha­ram ve şüp­he­li­le­ri terk eder, mu­bah­la­rı da za­ru­ret mik­ta­rı kul­la­nır­dı. Vak­ti­ni Al­la­hü te­âlâ­nın dî­ni­ne hiz­met ile kıy­met­len­di­rir­di.
Ka­dı Ebû Ya’lâ’nın “Ta­ba­kât-ı Ha­nâ­bi­le” ad­lı ese­rin­de ri­va­yet et­ti­ği ha­dîs-i şe­rif­ler­de bu­yu­rul­du ki:
“Nasr (yar­dım) sa­bır ile, fe­rah­lık ke­der ile be­ra­ber­dir. Güç­lük­le be­ra­ber ko­lay­lık var­dır.”
“Al­la­hü teâ­lâ, bir ka­vim hak­kın­da şer mu­râd edin­ce, on­la­rın ara­sı­na ce­del (kav­ga-ni­za) atar, on­la­rı amel­den alı­kor.”
“Al­la­hü teâ­lâ bu­yu­ru­yor ki: Ey Âde­moğ­lu! Şirk koş­ma­dan yer do­lu­su gü­nah­la ba­na ka­vu­şur­san, se­ni yer do­lu­su mağ­fi­ret­le kar­şı­la­rım.”
“Piş­man­lık töv­be­dir.”
“Îmâ­nın en sağ­lam kul­pu, Al­lah için sev­mek, Al­lah için buğz et­mek­tir.”
“Mü’min­ler, tek bir vü­cûd gi­bi­dir.”
“Hü­küm ver­me işi­ni üze­ri­ne alan kim­se, bı­çak­sız ke­sil­miş de­mek­tir.”

EŞ­YA­LA­RI­NI YAĞ­MA­LA­DI­LAR!..
Bu mü­ba­rek zat, ça­lış­tı­ğı oda­ya kim­se­yi al­maz­dı. Evi­ne ge­lip gi­den hiz­met­çi­ler, o oda­da pa­ra sak­la­dı­ğı­nı zan­net­ti­ler. 1131 (h.526) yı­lı Aşu­re Gü­nü ge­ce­si evi­ne gir­di­ler. O oda­nın anah­ta­rı­nı is­te­di­ler. Ka­dı Ebû Ya’lâ on­la­ra “Ora­da si­zi il­gi­len­di­re­cek bir şey yok. Sa­de­ce kıy­met­li ki­tap­lar ve ça­lış­ma not­la­rım var. On­lar da si­zin işi­ni­ze ya­ra­maz. Fa­kat si­zin ni­ye­ti­niz iyi de­ğil. Eğer be­ni öl­dü­rür­se­niz, Rab­bi­min in­din­de de­re­cem yük­sek olur” bu­yur­du. Fa­kat bu­na rağ­men ken­di­si­ni şe­hîd et­ti­ler ve eş­ya­la­rı­nı da yağ­ma­la­dı­lar...

Toplam Görüntülenme: 1499

Yayın tarihi: Perşembe, 27 Kasım 2008