Bu sayfayı yazdır

Nizâ­meddîn Ev­liyâ ve ­has ta­le­be Ziy­âed­din

Nizâmeddîn Evliyâ hazretlerinin Ziyâeddîn adında bir talebesi vardı. Hayâtını, sevgili hocasının rahatlığı için nasıl fedâ ettiğini ibretle okuyalım...

Nizâ­meddîn Ev­liyâ haz­ret­le­ri Hin­dis­tan’da ye­ti­şen bü­yük velî­ler­den­dir. 1325 (H.725) se­ne­sin­de Hakk’ın rah­me­ti­ne ka­vuş­tu. Ferî­deddîn­-i Genc­-i Şe­ker haz­ret­le­ri­nin ta­le­be­si­dir. Ho­ca­sı­nın em­ri i­le Del­hi’ye git­ti ve bu­ra­da i­lim yay­ma­ya baş­la­dı. Bu­ra­dan son­ra da Kı­yas­pur i­sim­li kü­çük bir kas­ba­ya hic­ret et­ti...

­HALK İ­ÇİN­DE İN­Zİ­VA!..
­Hin­dis­tan Sultâ­nı Mu­i­zeddîn Ba­la­ban’ın sal­ta­na­tı dö­ne­min­de, Sultân, Kı­yas­pur’a ya­kın bir yer­de sa­ray yap­tı­rı­yor­du. Sultâ­nın ko­mu­tan­la­rı, şehzâ­de­le­ri ve halk, Nizâ­meddîn Ev­liyâ’nın dergâ­hı­nı çok sık ziyâ­ret e­di­yor­lar­dı. Bu du­rum Nizâ­meddîn Ev­liyâ’nın ya­şa­yı­şın­da bi­raz ka­rı­şık­lı­ğa se­bep ol­du. Bu yüz­den, mü­ba­rek zat bu­ra­dan da ay­rıl­mak is­te­di. Tam Kı­yas­pur’dan ay­rı­la­ca­ğı sı­ra­da bir genç o­ra­ya ge­le­rek Fâ­risî o­lan şu söz­le­ri söy­le­di:
“... Bir kim­se­nin in­zivâ­ya çe­ki­lip, ken­di­si­ni Al­la­hü teâlâ­ya bağ­lı­lı­ğa a­da­ya­rak, dünyâ­dan ka­çıp kur­tul­ma­sı ko­lay­dır. Fa­kat a­sıl cesâ­ret ve mert­lik, ka­la­ba­lık hal­kın i­çin­de in­zivâ­ya çe­ki­lip, huzûr bul­mak­tır...”
­Bu söz­ler ü­ze­ri­ne, Nizâ­meddîn Ev­liyâ son ne­fe­si­ne ka­dar Kı­yas­pur’da kal­dı. Son­ra bu­ra­nın is­mi Nizâ­meddîn o­la­rak de­ğiş­ti­ril­di.
­Nizâ­meddîn Ev­liyâ, Kı­yas­pur’a ilk gel­di­ği za­man, o­ra­sı kü­çük bir köy­dü. O ve i­ki ta­le­be­si, da­mı saz­la ör­tü­lü kü­çük bir ku­lü­be­de kal­dı­lar. Ta­le­be­le­ri, ho­ca­la­rı­na bir dergâh binâ et­me­yi tek­lif et­tik­le­ri za­man, o d­âimâ bir se­bep­le ge­ri çe­vir­di... Bir gün Amîd­-ül-­mülk’ün vekî­li Ziy­âeddîn, Nizâ­meddîn Ev­liyâ’dan bir dergâh yap­mak i­çin i­zin is­te­di. O da i­zin ver­me­di. Hâ­ce Ebû Bekr, Hâ­ce İkbâl ve Sey­yid Mu­ham­med Kirmânî’nin tav­si­ye­le­ri ü­ze­ri­ne, Ve­kil Ziy­âeddîn bu ko­nu­da ısrâr e­din­ce, Nizâ­meddîn Ev­liyâ; “Ya Ziy­âeddîn, tek­li­fi­ni­zi kabûl et­mi­yo­rum. Zîrâ dergâ­hın bu­ra­ya ya­pıl­ma­sın­da bir sır var­dır. Bu­ra­ya dergâ­hı kim inşâ e­der­se ö­le­cek­tir” de­di.

­HA­YA­TI­NI FE­DA ET­Tİ!..
­Bu söz bi­le, Ziy­âeddîn’i tek­li­fin­den ge­ri dön­dü­re­me­di. Ba­şı­nı Nizâ­meddîn Ev­liyâ’nın a­yak­la­rı­na ko­ya­rak; “E­fen­dim! Si­zin şe­ref ve î­tibâ­rı­nı­zı dü­şü­nü­yo­rum. Si­zin ra­hat ve i­yi du­rum­da ol­ma­nız, be­nim hayâ­tım­dan bi­le da­ha azîz­dir” de­di ve tek­li­fi­ni bü­yük bir gay­ret­le Nizâ­meddîn Ev­liyâ’ya kabûl et­tir­di...
­Dergâ­hın inşâ­sı ta­mam­la­nıp bit­me­si­ne ya­kın, Ziy­âeddîn hum­ma­ya tu­tul­du. O dergâ­ha bir ke­re gir­me­den vefât et­ti. Hayâ­tı­nı, sev­gi­li ho­ca­sı­nın ve ta­le­be­le­ri­nin ra­hat­lı­ğı i­çin fedâ e­den Ve­kil Ziy­âeddîn rah­met­le a­nıl­dı...

Toplam Görüntülenme: 1195

Yayın tarihi: Pazartesi, 08 Aralık 2008