Bu sayfayı yazdır

Pîr Mu­ham­med ve Ab­dül­gaffâr Gen­cevî

Şeyh Ab­dül­gaf­fâr haz­ret­le­ri, Azer­bay­can’da ye­ti­şen meş­hur ve­lî­ler­den­dir. Gen­ce şeh­rin­den olup, en bü­yük ta­le­be­si Pîr Mu­ham­med Gen­ce­vî’dir. Bu mü­ba­rek za­tın, ta­sav­vuf­ta ho­ca­sı Şeyh Ab­dül­gaf­fâr Gen­ce­vî’ye git­me­si şöy­le an­la­tı­lır:

“İN­SAN­LAR­DAN Nİ­ÇİN KA­ÇI­YOR­SUN?”
Pîr Mu­ham­med Gen­ce­vî ço­cuk­lu­ğun­da bir gün çift sür­mek­le meş­gûl olan kar­de­şi­ne azık gö­tür­müş­tü. Ya­nı­na va­rıp azı­ğı bı­rak­tık­tan son­ra bam­baş­ka bir hâ­le gi­rip kar­de­şi­nin ya­nın­dan sü­rat­le kaç­ma­ya baş­la­dı. Kar­de­şi­nin pe­şin­den ko­şup ça­ğır­ma­sı­na rağ­men bir tür­lü dön­me­di. Tâ ba­ba­sı­nın evi­ne ka­dar koş­tu eve gi­rip ba­ba­sı­nı gö­rün­ce ora­da da du­ra­ma­yıp kaç­ma­ya baş­la­dı. Ar­tık kar­şı­sı­na her kim çık­sa on­dan ka­çı­yor­du. Hiç­bir yer­de du­ra­mı­yor­du. Ne­den böy­le ka­çı­yor­sun di­ye sor­duk­la­rın­da hiç ce­vap ver­mi­yor­du... So­nun­da onu za­mâ­nın meş­hûr ve­lî­le­rin­den Şeyh Ab­dül­gaf­fâr haz­ret­le­ri­nin hu­zû­ru­na gö­tür­dü­ler. Bu zât ona; “İn­san­lar­dan ni­çin ka­çı­yor­sun?” di­ye so­run­ca; “İn­san­lar be­nim gö­zü­me vah­şî hay­van­lar sû­re­tin­de gö­zü­kü­yor. Eğer kaç­ma­sam ra­hat ede­mem. Mec­bû­ren ka­çı­yo­rum” ce­vâ­bı­nı ver­di...
Bu­nun üze­ri­ne Şeyh Ab­dül­gaf­fâr haz­ret­le­ri ba­ba­sı­na; “Üzül­me oğ­lun­da kor­ku­la­cak bir hal yok­tur. Al­la­hü teâ­lâ oğ­lu­nun ba­sî­re­ti­ni, kalp gö­zü­nü aç­mış­tır. Her ki­me bak­sa onun ne sı­fat­ta ol­du­ğu­nu kalp gö­züy­le gö­rür. İn­san­la­rın ço­ğu vah­şî hay­van ta­bi­atın­da ol­du­ğun­dan onun gö­zü­ne o sû­ret­te gö­rü­nü­yor. Bu se­bep­le o, in­san­lar­dan ka­çı­yor. Bun­dan son­ra bi­zim ya­nı­mız­da dur­sun. İn­şâ­al­lah kâ­mil bir zât olur” de­di. Ba­ba­sı bu söz­ler üze­ri­ne onu Ab­dül­gaf­fâr haz­ret­le­ri­nin ya­nın­da bı­rak­tı. Epey­ce za­man onun hiz­me­tin­de kal­dı. Ders­le­ri­ne ve soh­bet­le­ri­ne de­vâm edip, ta­sav­vuf­ta ke­mâ­le er­di. Ta­sav­vuf­ta ye­tiş­tik­ten son­ra ho­ca­sı­nın iz­ni ile ba­ba­sı­nın ya­nı­na dön­dü ve ev­len­di...

“KEN­Dİ TA­LE­BEM İÇİN ÜZÜL­MEM!”
Ho­ca­sı Şeyh Ab­dül­gaf­fâr haz­ret­le­ri has­ta ya­ta­ğın­da ya­tı­yor­du. Pîr Mu­ham­med de hu­zû­run­da bu­lu­nup, hiz­met­le­ri­ni gö­rü­yor­du. Ho­ca­sı­nın ve­fâ­tı­nın yak­laş­tı­ğı bir sı­ra­da; “Siz­den son­ra ki­min hiz­me­ti­ne gi­re­lim?” di­ye so­run­ca; “Biz­den son­ra sec­câ­de­miz, ye­ri­miz se­nin­dir. İn­san­la­rı ir­şâ­da, hak yo­lu an­lat­ma­ya sen müs­te­hak­sın. İn­san­la­rı Al­lah’ın emir­le­ri­ne çe­vir, on­la­ra dîn-i İs­lâ­mı an­la­tıp reh­ber­lik yap. Sen o de­re­ce­de kâ­mil bi­ri olur­sun ki, ben ken­di ta­le­bem için üzül­mem. Fa­kat se­nin Cen­net’e gi­ren ta­le­be­nin de­re­ce­si­nin da­ha yük­sek ol­ma­ma­sı­na üzü­lü­rüm” bu­yur­muş­tur...

Toplam Görüntülenme: 1342

Yayın tarihi: Çarşamba, 10 Aralık 2008