Bu sayfayı yazdır

Hadîs ve fıkıh âlimi İbn-i Neccâr

İbn-i Neccâr hazretleri, Hadîs, târih, nahiv, tecvîd, kırâat ve Şâfiî mezhebi fıkıh âlimi, tabîbdir. 578 (m.1182) yılında Bağdad’da doğdu. 643 (m.1245) yılında orada vefât etti. Bağdad gibi bir ilim merkezinde, ilim sahibi bir ailenin çocuğu olarak dünyâya gelen İbn-i Neccâr, on yaşında iken hadîs-i şerîf ilmi ile meşgûl olmaya başladı...

KIYMETLİ ESERLER YAZDI...
Bu mübarek zat, Şam, Mısır, Hicaz, İsfehan, Merv, Hirât, Nişâbûr gibi şehir ve bölgelere gitti. 624 (m.1227) yılında, ilk çıkışından yirmi yedi sene sonra Bağdad’a döndü ve orada pek kıymetli eserler yazdı. Müstensıriyye Medresesi açılınca, orada hadîs ilimleri okuttu...
İbn-i Neccâr’ın Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Bir kimse bildiği ilmi gizlerse, kıyâmet gününde ateşten bir gemle gemlenir” buyurdu.
Enes (radıyallahü anh) rivâyet etti: Bir kimse Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) huzûrlarına gelerek: “Ey en hayırlımız! En hayırlımızın oğlu! Ey efendimiz ve efendimizin oğlu!” diye çeşitli sözlerle Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) hitâb etmeye cür’et etti. Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Ben size ne söylemişsem, onu söyleyin. Sizi şeytan saptırmasın. Bana Allahü teâlânın verdiği mevkîyi verin. Ben, Allahın kulu ve Resûlüyüm” buyurdu.
Ömer bin Ebû Seleme (radıyallahü anh) rivâyet etti: Bir gün Resûlullah Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde yemek yemekle şereflenmiştim. Ben, tabağın orasından burasından yemeye başladım. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Önünden ye!” buyurdular.

KİTAPLARINI VAKFETTİ...
İbn-i Neccâr hazretlerinin kimsesi yoktu. Hiç evlenmedi. Ömrü boyunca yalnız Allahü teâlânın dinine hizmetle meşgûl oldu. Kimseye muhtaç olmadı. Kimseden bir şey istemedi, isteklerini yalnız Allahü teâlâya arz eder, ihtiyâcını ondan isterdi. Vefât etmeden önce, kitaplarını Nizamiye Medresesi’ne vakfetti. Seyahatleri esnasında kendisine hediye edilen bir miktar parası vardı. Bu para ile geçinirdi. “Yâ Rabbi, beni kimseye muhtaç etme. Param bittiğinde canımı da al” diye dua ederdi. Nihayet elindeki para bitti. O gün tekrar dua edip “Yâ Rabbi, bana ihsan ettiğin dünyalıklar nihayet bitti. Artık bu dünyada işim kalmadı. Canımı al” diye dua etti ve hemen ruhunu teslim etti.

Toplam Görüntülenme: 1422

Yayın tarihi: Salı, 20 Ocak 2009