Bu sayfayı yazdır

Fakir babası İbn-i Münîr

İbn-ül-Münîr hazretleri, üstübeç, zercâr (bakır sülfat) gibi maddeler ve ıtriyat (güzel kokular) yapıp satardı. O, tam bir “Fakir babası”ydı. Her gün Ba’lebek çarşısında bu hazırladıkları şeyleri satar, kazandıklarını fakirlere, muhtaçlara verirdi. Mescidleri imâr eder, dünyalık bir malı bulunmayarak vefât eden, garîb ve fakir kimselerin kefenleme masraflarını karşılardı...

ONU ZİYARETE GİTTİLER...
Abdülvehhâb-ı Şa’rânî hazretleri, “Tabakât-ül-kübrâ” isimli eserinde şöyle anlatır:
“İbn-i Münîr hazretlerinin vefâtının yaklaştığı haberi bana ulaşınca, Ebü’l-Abbâs el-Harîsî ve Ebü’l-Abbâs el-Gamrî ile birlikte onu ziyâret etmeye niyet ettik. Ertesi günü sabah erkenden, Bâb-ün-nasr denilen yerde buluşup yola çıkmaya karar verdik. Oraya kim erken gelirse, diğerlerimizi bekleyecekti. Sabahleyin ben geldiğimde, orada arkadaşlarımı bulamadım. Oradaki kapıcı dedi ki: “Onlar buraya geldiler. Epey müddet beklediler. Sonra da, Hânke yolundan çıkıp gittiler.” Ben de onlara yetişirim ümidiyle yola çıktım... Biraz sonra Yemen tarafından gelen bir derviş ile karşılaştım. Bana; “Nereye gidiyorsun?” dedi. “İbn-i Münîr hazretlerine gidiyorum” deyince; “Ben de aynı yere gidiyorum” dedi. Benim bindiğim hayvan topal, vakit de kış günü olduğu için, normalde akşama ancak varabilirdik. Fakat daha güneş az yükselmiş idi ki, birden kendimizi o zâtın yanında bulduk...

“BİZİ TANIYACAK HÂLDE DEĞİLDİ”
Mübarek, çok halsiz düşmüş, gözlerinde takat kalmamış idi. Üç günden beri konuşmadığını öğrendik. Bizim girdiğimizi hissetti. Fakat kim olduğumuzu tanıyacak hâlde değildi. “Kimsin?” diye sordu. “Abdülvehhâb” dedim. Bana çok duâ etti. Öğle namazından sonra veda edip ayrıldım. Hânke’ye geldiğimde ikindi vakti olmuştu. Biraz sonra bulunduğum yere Ebü’l-Abbâs girdi. Benim henüz gitmediğimi yeni geldiğimi zannediyordu. “Haydi, hayvanına bin gidelim” dedi. “Ben oraya gittim, ziyâret ettim. Şimdi geri dönüyorum” dedim. Bu sözüme çok hayret ettiler. İnanmazsanız oraya vardığıma dâir işâretimi de size söyleyebilirim. Meselâ, İbn-i Münîr hazretlerinin yaslandığı yastık kırmızı idi. İsterseniz gidince kontrol edersiniz” dedim...
Ben anladım ki, yanına giderken ve gelirken aradaki çok uzak mesafeyi Allahü teâlânın izni ile çok kısa zamanda almam, hep İbn-i Münîr hazretlerinin bir kerâmeti idi.

Toplam Görüntülenme: 1309

Yayın tarihi: Çarşamba, 28 Ocak 2009