Bu sayfayı yazdır

Kefevî Hüseyin Efendi

Kefevî Hüseyin Efendi, aslen bugünkü Kırım’da bulunan Kefe’dendir. 1010 (m. 1601)’da Mekke’de vefât etti...
Memleketinde zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. Daha sonra İstanbul’a gelip Medîne-i münevvere kadısı Dâvûd-zâde Efendi’nin hizmetinde bulunup, ilim tahsîl etti ve onun yanında mülâzım (stajyer) olarak vazîfe yaptı.

MEDRESELERDE DERS VERDİ
Niksâri-zâde ile ilmî sohbetlerde bulunan Kefevî hazretleri, ilmî olgunluğa ulaştıktan sonra, çeşitli medreselerde ders verdi. 1007 (m. 1598) senesinde Kudüs kadılığına, 1008 (m. 1599) senesinde de Mekke-i mükerreme kadılığına getirildi. 1010 (m. 1601) senesinde bu vazîfeden alındı. Aynı sene içinde Mekke-i mükerremede vefât etti...
Kefevî Hüseyin Efendi, kendisi bizzat anlatır:
Memleketim olan Kefe’den 985 (m. 1577) senesinde annem ve babamla birlikte İstanbul’a göç etmeye niyetlendik. Fakat denizden mi, karadan mı gitmemiz gerektiği husûsunda tereddüt ettik. Denizden gidersek batma tehlikesi var, karadan gidersek çok yorgunluk olacak diye, içimizde vesveseler çoğaldı. Kur’ân-ı kerîmden bir sayfayı açtım: “Korkmayın zira ben sizinle beraberim, işitirim ve görürüm” meâlindeki Tâhâ sûresi 46. âyet-i kerîmesi çıktı. Kalbimin tam rahat etmesi için tekrar açtım, “Görmedin mi ki, Allah, bütün yerdekileri ve emriyle denizde akıp giden gemileri hep sizin hizmetinize bağlı kıldı” meâlindeki Hac sûresi 65. âyet-i kerîmesi çıktı ve yoculuğumuz bunun üzerine denizden oldu...
Nakl edilir ki: Sahn-ı semân Medresesi müderrisleri, Kudüs kadılığını kabûl edip gitmezlerdi. Kefevî Hüseyin Efendi, Kudüs kadılığına ta’yin olununca kabûl etti. Bunun üzerine neden gitmek istediğini sordular. Onlara cevap olarak; “Bu günahkâr bedenimi, o mukaddes topraklarla temizlemek isterim... Ümid ederim ki topraktan yaratılmış olan bu vücûdum, o bereketli toprakların te’sîriyle ateşten kurtulur” dedi...

MEHMED DEDE’NİN DUASINI ALDI
Kudüs’e giderken feyz ve bereketlenmek için Sultan İkinci Bâyezîd’in kabrini ziyâret ettikten sonra, yoldan geçerken Maymuncu Deli Mehmed dedikleri zâtı gördü. Saygıyla elini öpüp, duâsını istedi. Yanında bulunanlar, bu zâtın elini öpmesine şaşırdılar. O kimselere; “Mehmed Dede evliyânın büyüklerindendir. O kendini gizlemek için bu işi yapmaktadır. Benim bu şekilde o zâtın elini öpüp duâsını istemem, hâdiselere dünyâ gözüyle bakan kimselere ibret olması içindir” dedi. Bu son görüşmeleri oldu...

Toplam Görüntülenme: 1506

Yayın tarihi: Perşembe, 19 Mart 2009