Bu sayfayı yazdır

Sırrî-yi Sekatî

Sırrî-yi Sekatî hazretleri, büyük ve meşhûr velîlerdendir. İsmi, Sırrî bin Muglis es-Sekatî, künyesi, “Ebü’l-Hasen”dir. Bağdât’ta doğdu. 865 (H.251)’de Ramazan-ı şerîf ayında orada vefât etti. Şûnizî Kabristanına defnedildi. Ma’rûf-i Kerhî hazretlerinden feyz aldı. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin dayısı ve hocasıdır. Bu mübarek zat, tasavvufta, verâ ve takvâda asrının bir tânesi idi...

Ticaretle uğraşırdı...
Bağdât’ta bir dükkânı vardı. Ticârette yüzde beşten fazla bir kâr almazdı. Bir defasında altmış altına bâdem aldı. Bâdem birden pahalılaştı. Tellâl, bâdemleri doksan altına satmak istedi. Sırrî-yi Sekatî hazretleri, “Ben âdetimi bozmam, ancak 63 altına satarım” dedi. Tellâl ise bunu kabûl etmeyip malları satmadı.
Bir gün Lübnan’dan biri gelip; “Falan zâtın size selâmı var” dedi. Sırrî-yi Sekatî hazretleri buyurdu ki: “O kişiye bizden selâm söyle. İnsanlardan uzaklaşıp dağ başında oturması, yalnız ibâdetle meşgûl olması uygun değildir. Hak âşığı dediğin, çarşıda, pazarda alışverişle de meşgûl olur ve bu esnâda bir an olsun Allahü teâlâdan gâfil olmaz. İnsanlara hizmet etmesi de ibâdettir. Kişinin zarûrî ihtiyaçlarını karşılaması tevekkülüne mâni değildir...”
Ebü’l-Abbâs bin Mesrûk şöyle anlatır: “Sırrî-yi Sekatî’yi son hastalığında ziyârete gittik. Yanında uzun süre oturduk. Halbuki karnında bir sancı vardı. Yanından ayrılırken, “Bize duâ edin” dedik. Ellerini kaldırdı ve şöyle duâ etti:
“Yâ Rabbî! Bunlara hasta ziyâretinin nasıl olacağını öğret!”

“Yelpaze neylesin!..”
Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri anlatır: “Dayım Sırrî-yi Sekatî hazretlerinden ziyâde ibâdet ehli kimse görmedim. Allahü teâlâdan hiçbir zaman gâfil olmadı. Yetmiş yıl, hiç kimse onun ayaklarını uzatıp yattığını, edebe uymayan bir hareketini görmedi. Gece gündüz Allahü teâlânın huzûrunda olduğunu düşünür ve her zaman edepli bir şekilde otururdu. Ancak ölüm hastalığında yatağa uzanabildi. Son anlarında onu ziyârete gittiğimde “Dayıcığım nasılsın?” diye sordum. O da, “Bendeki hastalıktan tabibe nasıl şikâyet edeyim? Zîra bana gelen, ondan geldi” dedi. Bunun üzerine yelpaze ile kendisini biraz serinletmek istedim. Bana, “Ciğerleri yanan birine yelpaze tesir eder mi?” buyurdu...

Toplam Görüntülenme: 1969

Yayın tarihi: Salı, 28 Şubat 2006