Bu sayfayı yazdır

Bu gece benim işim tamamdır!..

İbn-i Hafîf hazretleri, evliyânın büyüklerindendir. 371 (m. 983) senesinde vefât etti. Allahü teâlâya çok ibâdet ederdi. Ba’zan bir rek’atte onbin İhlâs-ı şerîf okurdu. Genellikle sabahtan akşama kadar bin rek’at namaz kılardı, çok sadaka dağıtırdı. Ba’zan halkın yanına çıkacak elbisesi kalmazdı. Her sene kırk defa riyâzete çekilirdi. Vefât ettiği sene de kırk defa riyâzete çekilmiş, bunların sonuncusunda vefât etmişti...

“ÖNCE İ’TİKÂDINI DÜZELT!”
İbn-i Hafif hazretleri buyurdu ki:
“Akıllı olan insan, önce i’tikâdını düzeltir ve Rabbine ulaşmaya hazırlanır. Niyetini hâlis yapar, işlerini temiz kılar. İbâdetini güzel yapar ve âhiret azığı toplar. Kendisinin başıboş yaratılmadığını bilir...”
“Sâlih bir insana en zararlı şey, nefsine kolaylık göstermesidir.”
“Takvâ, seni Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şeyden uzaklaşmandır.”
“Tevekkül; olan şey ile yetinmek ve olmayan şeye râzı olmaktır.”
“Îmân, Allahü teâlânın gayba âit bildirdiği bütün şeyleri, kalbin tasdîk etmesidir.”
“Riyâzet, nefsi hizmetle kırıp, Allahü teâlâya ibâdette gevşeklik göstermesine mâni olmaktır.”
“Kul, ancak dünyâdan yüz çevirmekle Allahü teâlâya ulaşır.”

“RENGİN NİYE DEĞİŞTİ?”
İbn-i Hafif bir gün şöyle bir hadise anlattı: 
“Horasanlı bir genç, hacılara yoldaşlık ediyordu. Şirâz’a geldiği zaman hasta oldu. Yanımızda sâlih bir zât ile hanımı vardı. O genci, bakmaları için onların evine gönderdim. O zât, bir gün ansızın geldi. Rengi değişmiş idi. Bana “Allahü teâlâ ecrini yükseltsin. O genç vefât etti” deyince, ben ona, “Senin rengin niye böyle değişti?” diye sordum. “Genç dün gece bize, benim yanımdan ayrılmayınız. Bu gece benim işim tamamdır” dedi. Ben de evde bulunan yakınıma “Gecenin ilk yarısı sen başında bekle, gecenin ikinci yarısı ben bekleyeyim” dedim. Nöbet sırası bana geldiğinde seher vaktine kadar gencin durumunu kontrol ettim. Bir ara uyuya kalmışım. Aniden bir ses, “Uyuyor musun? Halbuki Allahü teâlâ senin evine, akıl almaz şeyler göndermiştir” dedi. Titreyerek uyandım. Evimde birtakım sesler ve muazzam nûrânî bir aydınlık vardı. O genç, son nefesini vermek üzere idi. Elini ayağını uzattım. Genç rûhunu teslim etti” diye anlattı. Bunun üzerine o zâta “Bunları kimseye söyleme” dedim ve sonra techîz ve defin işleriyle uğraştık.”

Toplam Görüntülenme: 1104

Yayın tarihi: Perşembe, 02 Temmuz 2009