Bu sayfayı yazdır

Bir asilzâde Hasîrîzâde

Hasîrîzâde (Şeyh Ahmed Muhtar Efendi) İstanbul velîlerindendir. Babası ve dedesi gibi asil bir zat idi. 1820 (H.1236)’da doğdu. 1901 (H.1319) senesinde vefât etti. Sütlüce’de Hasîrîzâde Dergâhı adıyla meşhûr dergâhın bânisi Şeyh Mustafa İzzî’nin torunudur. Hasîrîzâde bu dergâhın dördüncü şeyhidir. Babası, Şeyh Sülün Efendi denmekle meşhûr Şeyh Süleymân Sıdkî’dir...

DEDESİ DE SEVİLEN BİR ZAT İDİ
Dedesi Mustafa İzzî Efendi de çok sevilen bir zat idi. Vefâtında, zamânın şâirlerinden Hayreddîn Efendi, Mustafa İzzî Efendi için şöyle demektedir:
“Bütün vakitlerini insanlara ilim ve edeb öğretmekle geçirdi. Fazîletiyle zamânının büyükleri arasına girdi. Kırk sene irşâd makâmında bulundu. Nice eksik ve noksan kimseler onun feyziyle terbiye oldu. Onun rûhâniyetinden istifâde etmek isteyen, onu vesîle edip yardım istesin. Hulûs-i kalb ile bu ziyâretgâha gelsin. Bu sebeple mânevî kemâle kavuşur...”
Hasîrîzâde Şeyh Ahmed Muhtar Efendi, zamânında bulunan pek çok âlimden ders alıp, ilim öğrendi. Tasavvufta babasının terbiyesi altında yetişti. Babasının vefâtı üzerine büyük birâderi Şeyh Hasan Rızâ Efendi ile birlikte dergâhın şeyhliğini yaptı. Daha sonra ağabeyi bu vazifeyi tamâmen ona bırakıp hacca gitti...
Tasavvufta Sa’diyye yolunun icâzetini babası Şeyh Süleymân Sıdkî’den aldı. Ayrıca Şâziliyye, Mevleviyye yollarından da icâzet almıştır. Yine Nakşibendiyye ve Rufâiyye, Halvetiyye yollarına da bağlılığı vardır.

MİSAFİRİNİ KENDİSİ AĞIRLARDI
Bu mübarek zat, her hâlinde sünnet-i seniyyeye uyardı. Orta boylu, buğday renkli, geniş omuzlu, geniş alınlı, sünnete uygun ve siyahı az beyaz sakalı vardı. Yüzü sevimli, hoş sözlü, güler yüzlü, vakarlı ve mütevâzı idi. Allahü teâlânın emirlerine uyulması husûsunda çok dikkatli ve hakkı söylemekte korkusuzdu. Kızgınlıkta ve yumuşaklıkta orta halliydi. Cömert ve hayırseverdi. Herkes tarafından sevilir, hürmet gösterilirdi. Âlimleri ve ârifleri sever, onlara iltifât ederdi. Misâfirlerinin hizmetlerini kendisi görürdü. Elindeki malını fakir ve muhtaçlara dağıtmış sâdece bir elbisesi kalmıştı.
Bir sabah vakti seksen dört yaşında vefât edeceğini kendisi haber vermiştir. Söylediği gibi hicrî sene olarak seksen dört yaşında vefât etmiştir. Vasiyeti üzerine dergâhında defnedildi...

Toplam Görüntülenme: 1343

Yayın tarihi: Cuma, 20 Kasım 2009