Bu sayfayı yazdır

Bana olan sevgin hürmetine bağışla!

Büyük mutasavvıf Zünnûn-i Mısrî Mısır’da yetişen büyük velîlerdendir. 772 (H.155) târihinde doğdu. 859 (H.245) târihinde Mısır’da vefât etti. Hikmetli sözleri çoktur. Bu mübarek zata bir gün; “Bozulan kalbi düzeltmek için ne yapmak lâzımdır?” diye sordular. Cevabında buyurdu ki: “Beş şey yapmalıdır. Helâl yemek, Kur’ân-ı kerîm okumak, sâlihlerle sohbet, gece ibâdet etmek, seher vaktinde ağlamak...”
“Kalbini en güzel koruyan kimdir?” diye sorduklarında; “Diline en çok hâkim olan” cevâbını verdi.
Bu mübarek zat bizzat yaşadığı enteresan bir hâdiseyi şöyle anlatır: “Bir gün Mekke’de Kâbe-i şerîfi tavaf ederken, Kâbe ile gök arasında bir nûrun sütun gibi durduğunu gördüm. Sonra kaybolan bu nûrun, kimden veya kim için yükseldiğini merak ettim. Tavâfımı bitirdikten sonra iki rekat namaz kıldım. O nûru düşünürken, acıklı bir ses duydum.

“EY DOSTLAR DOSTU!..”
Sesin kimden geldiğini merak ettim ve bir kadının Kâbe’nin örtüsüne tutunup gözyaşı döktüğünü gördüm. Ağzından şu kelimeler dökülüyordu; 
“Ey dostlar dostu, sen bilirsin! Ey gönül dostum sen bilirsin! Sana olan sevgimi o kadar gizledim ki, kalbim ve rûhum daralmaya başladı...” 
Kadının muhabbet ateşi içinde söylediği bu sözler içimi sızlattı. Sonra kadın kendinden geçti. Biraz sonra kendine gelince, şöyle niyazda bulundu: 
“Allahım! Ey tek sâhibim! Ey koruyucum! Bana olan sevgin hürmetine beni bağışla!” 
Buna şaşırdım ve kendisine yaklaşarak; 
“Allah’ım! Sana olan muhabbetim hürmetine, deseydin olmaz mıydı?” diye sordum. Bana dikkatle baktı ve; “Yaklaş ey Zünnûn! Bilmez misin Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde sevdiği bir milletten söz ederken; (Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever) buyurmuştur. Bunun için benim O’na olan sevgim hürmetine demedim. O’nun bana olan sevgisi hürmetine dedim” diye cevap verdi. 

“BENİ NASIL TANIDINIZ?”
Ben ona; “Doğru söylediniz. Fakat benim Zünnûn olduğumu nereden bildiniz?” dedim. “Ey Zünnûn! Cebbâr olan Allahü teâlânın mârifetiyle tanıdım” deyince, vilâyet makâmına ulaşmış bir hâtun olduğunu gördüm. Daha sonra bana; 
“Ey Zünnûn! Dön arkana bak, ne var?” deyince, arkama baktım, hiçbir şey göremedim, hemen kadına döndüm, kadın kaybolmuştu. Daha sonra onun vefat ettiğini öğrendim...”

Toplam Görüntülenme: 947

Yayın tarihi: Pazar, 03 Ocak 2010