Bu sayfayı yazdır

Edirne evliyasından Abdülkerim Gülşenî


Abdülkerim Gülşenî, Edirne evliyasındandır. Büyük velî İbrâhim Gülşenî’nin halifelerindendir. 1584 (H. 992) senesinde Edirne’de vefat etti... Bu mübarek zat kendisinin yaşadığı bir hadiseyi şöyle anlatır:

ÇOCUK BESMELEYİ ÖĞRENİNCE...”
Hocam İbrâhim Gülşenî, bir gün talebeleriyle sohbet ediyordu. Bir ara talebeler; “Efendim, Allahü teâlânın ihsânı ile kabirdeki ölülerin azabda veya nîmet içinde oldukları bilinebilir mi? Duâ ederek azabda olanın azâbı kaldırılır mı?” diye sordular. Hocam da: “Allahü teâlânın sevdiklerinden biri bir kabre uğradığında, kabirdekinin azab içinde olduğunu gördü. Aradan bir müddet geçtikten sonra, tekrar o kabrin yanına uğradı. Kabre teveccüh ettiğinde, azâbın kaldırılmış olduğunu gördü. Hayret ederek tefekküre daldı. O sırada kendisine bir hitâb geldi. Deniyordu ki: “Bu kabirde yatan kimsenin küçük bir çocuğu vardı. Annesi o çocuğu ilim öğrenmeye gönderdi. Çocuk Besmeleyi öğrenince, Besmelenin hürmetine babasının azâbı kaldırıldı...
Yine bunun gibi şâhid olduğum bir hâdise de şöyledir: 
Kâdı Îsâ’nın ilim öğrendiği bir zat vefât etmişti. Kâdı Îsâ, teveccüh edince, kendisinden ilim öğrendiği o kimsenin azabda olduğunu anladı ve gelip bana durumu söyledi. Kâdı Îsâ’ya dedim ki: “Onun sende hakkı var. Çünkü sana ilim öğretti. Onun için sadaka ver, Kur’ân-ı kerîm oku ve rûhuna hediye eyle...” Kâdı Îsâ denilenleri yaptı. Fukarâya yemek yedirdi. Sevâbını o zatın rûhuna hediye etti. O gece Kâdı Îsâ rüyâsında o zatı gördü. Azap melekleri tekrar azab için gelmişlerdi. Tam o anda onu bir nûr kapladı. Bunu gören melekler, hemen oradan ayrıldılar. Ertesi günü rüyâsını bize tâbir ettirmek için geldi. Biz de; “Okuduğun Kur’ân-ı kerîm ve yaptığın hayır hasenât ona nûr oldu ve azabdan kurtuldu. Çünkü Kur’ân-ı kerîm nûrdur” dedik. 

“NAMAZIM İÇİN HAZIR OLUN!”
Abdülkerim Gülşenî, vefat edeceği gün talebelerine: “Benim namazımı Cami-i Kebir’de kılacaksınız. Hazır olunuz” buyurdular. Sonra bütün talebeleriyle Cami-i Kebir’e gittiler ve cuma namazından sonra cemaate dönerek: “Ey âşıklar! Bizim namazımızı kılıp sonra işinize gidiniz. Sizden ricamız budur!” dedikten sonra bir “Âh” çekti ki, işiten cemaatin nefesleri kesildi. Sonra Allah diyerek son nefesini verdi. Derhal cami dışında yıkanıp kefenlenip namazı kılındı. Şeyhi Aşık Çelebi’nin yanına defnedildi.

Toplam Görüntülenme: 1421

Yayın tarihi: Perşembe, 18 Şubat 2010