Bu sayfayı yazdır

Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî

Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî, onuncu yüzyılda İran’ın Tûs şehrinde yetişen velîlerdendir. Doğum târihi belli değildir. 961 (H.350) senesinde Tûs’ta vefât etti. İslâm âlimlerinin ve evliyânın büyüklerinden Ebû Osman Hîrî hazretlerinin talebesidir...

“TALEBENİN VASFI NASILDIR?”
Bu büyük zata bir gün; “Allah yolunda bulunup, O’nun rızâsını kazanmak isteyen talebenin vasfı nasıldır?” diye sorulduğunda; “Talebe, bu yolda meşakkat ve sıkıntı içindedir. Fakat karşılaştığı zorluklar, kendisine neşe ve huzur vermektedir. Hakîkî talebe böyle olur!” cevâbını verdi. Kendisine; “Sofî ve zâhid kime denir?” diye suâl edilince de;
“Sofî, her an Rabbi ile berâber olandır. Zâhid ise, daha o makâma kavuşamayıp, nefsi ile uğraşan, onun kötü isteklerinden kurtulmaya çalışandır” dedi.
“Gençliğini, Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına uymayarak geçiren kimseyi, Allahü teâlâ da ihtiyarladığında zelîl eder.”
“Bir kimse, ömrünün tamâmından sâdece bir gününü, fütüvvet sâhibi olan Allah dostlarından birine hizmet etmekle geçirirse, bu hizmetinin bereketine ve feyzine kavuşur. Bütün ömrünü, böyle kimselere hizmet ederek geçiren kimsenin hâli nasıl olur? Varın bir mukâyese edin!”
“Kibir, yâni büyüklenmek, çok defâ zenginlerde bulunur. Tevâzu yâni alçak gönüllülük ise, fakirlerin ahlâkındandır.”
“Allahü teâlâ, kendisinin bilinip tanınmasına yarayan mârifetlerden bir miktârını her kuluna vermiştir. Ayrıca her kuluna ihsân etmiş olduğu mârifetin karşılığı kadar da, dert ve sıkıntı vermektedir. Nîmet olarak bahşedilen bu mârifet, sıkıntılara tahammül etmesinde ona yardımcı olur.”

“ÜMMETİNE MERHAMETİ ÇOKTU”
Ebû Abdullah-ı Turuğbâdî, vefatı yaklaştığı günlerde buyurdu ki: 
“Resûlullah efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem her zaman Allahü teâlâdan ümmetini istemiş, onlar için Allah’a yalvarıp yakardığı kadar, kimse için yalvarmamıştır. Çünkü O, âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. Ümmetine şefkat ve merhameti çoktu. Ümmetinden birinin günah işleyerek, Allahü teâlânın gazâbına uğrayabileceğini düşünerek çok üzülürdü. Nitekim cenâb-ı Hak, Tevbe sûresi yüz yirmi sekizinci âyetinde meâlen; (Size, içinizden öyle bir peygamber geldi ki, zahmet çekmeniz O’nu incitir ve üzer. Size çok düşkündür, müminlere çok merhametlidir. Onlara hep hayır diler) buyurmaktadır. Ben yakında o çok merhametli olan Resûlullah efendimize kavuşacağım inşaallah...”

Toplam Görüntülenme: 1331

Yayın tarihi: Cuma, 18 Haziran 2010