Bu sayfayı yazdır

Hacı Abdullah Efendi

Hacı Abdullah Efendi, Konya’nın Seydişehir ilçesinde yaşayan büyük velîlerdendir. Bozkır’ın Karacahisar köyünde 1806 (H.1222) senesinde doğdu. Konya’da Nakşibendiye yolunun büyüklerinden Mehmed Kudsî Efendinin yanında ilim ve edep öğrenen Abdullah Efendi, hocasının vefâtı üzerine yerine geçti... 

DEVLET ERKÂNI DUASINI ALIRDI
Abdullah Efendi, hocasının manevi işâreti üzerine Seydişehir’e yerleşerek, buradaki medresede talebe yetiştirmeye başladı. Konya Vâlisi Ferîd Paşa ve devlet erkânı sık sık sohbetlerinde bulunur, onun hayır duâsını alırdı. 
Hacı Abdullah Efendi talebelerine sık sık şöyle buyururdu:
“Başkalarını himâye edin, kendinizi beğenip kibirli olmayın.”
“Kalp uyanıklığı ile ibâdet etmeyen kimse ile Allahü teâlâ arasında mâni vardır.”
“Helal yemek lâzımdır. Dîn-i İslâma uygun kazanmak lâzımdır. Çünkü din, hakîkat ancak helâl yemekle meydana gelir. Tehlikenin başı haram yemektir. Bir insan haramdan sakınır ise, onun için ibâdet ve tâat kolaylaşır. İbâdetten tad alır.”
“Allahü teâlâ kullarının rızkına kefil olmuştur. Kullarına da tevekkül etmeyi emretmiştir. O hâlde insanlar, Allahü teâlânın kefil olduğu şeyle uğraşmayıp, teklif ettiği şeylere, yâni O’nun dînine hizmete koşmalıdırlar.”
“Kimin arzusu din, yâni âhiret olursa; bu hayırlı düşüncesi hürmetine, dünyevî işleri de âhiret işi hâline gelir. Bir kimsenin düşüncesi de dünyâ olursa; niyetinin bozukluğu sebebiyle, âhiret işleri de dünyâ işi hâline gelir.”
“Allahü teâlânın zikri ve O’na ibâdetle öyle meşgûl olmalı ki, O’ndan herhangi bir şey istemeye fırsat kalmamalıdır.”
“İslâmiyetin, Müslümanlığın aslı şu iki şeydir: Allahü teâlânın yapmış olduğu iyilik ve ihsânı görmek (ona göre şükretmek), diğeri ise hicrân, yâni âhirette çok fecî ve acıklı bir hâle düşmek korkusu.”
“Her kim, haram bir kuruşu alacaklısına iâde ederse, nübüvvetten bir nûra kavuşur.”

HIDIR MESCİDİNE DEFNEDİLDİ
Hacı Abdullah Efendi, 1903 (H.1319) senesinde vefât etti. Çok kalabalık bir cemâatle Seyyid Hârûn-ı Velî Câmiinde kılınan cenâze namazından sonra vasiyeti üzerine Hıdır Mescidi denilen bugünkü türbesinin olduğu yere defnedildi.
Vefat ederken buyurdu ki: 
“Yapılan ibâdetleri muhâfaza edip, âhirete götürmek, ibâdetlerden hâsıl olan amellerin muhâfaza meyvesi olan mânevî zevki kazanmaktan güçtür.”

Toplam Görüntülenme: 1287

Yayın tarihi: Pazartesi, 23 Ağustos 2010