Bu sayfayı yazdır

Ebû Bekr-i Şiblî

Zamanının bir tânesi olan Ebû Bekr-i Şiblî, İmâm-ı Mâlik hazretlerinin “Muvattâ”sını ezbere bilirdi. Takvâ sâhiblerinin tâcı, birçok riyâzetleri ve kerâmetleri ile evliyânın reîsi, akıl âleminin meş’alesi idi. Pekçok âlimden hadîs-i şerîf dinlemiş ve nakletmiştir. Öğrenmek hususundaki şiddetli arzusu dinmek ve tükenmek bilmezdi.

Dünyâdan göçeceği zaman...
Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, güneş batarken güneşin sararmasına, şöyle bir benzetme yapar, şöyle derdi: “Tıpkı mümin de böyledir. Dünyâdan göçeceği zaman, varacağı makam sâhibinden çekindiği için, nasıl karşılanacağını bilmeyip, böyle sararır... Gün doğarken de, çok aydın olarak doğar. Bu da, bir müminin öldükten sonra kabrinden kalkışına benzer. Bir mümin kabrinden kalktığında, yüzü güneşin doğduğu gibi parlar...”

Bir dirhem kul hakkı!..
Ebû Bekr-i Şiblî hazretleri, vefât etmeden biraz önce buyurdu ki:
-Üzerimde bir dirhem kul hakkı vardır. Onun sâhibi için, bin dirhem sadaka vermiştim. Bununla berâber, hâlâ gönlüme ondan ağır bir şey gelmez...
Henüz vefât etmeden, birçok insan cenâze namazını kılmak için geldiler. Firâsetle buyurdu ki:
-Ne şaşılacak şeydir ki, ölülerden bir grup, yaşayan bir kimsenin cenâze namazını kılmaya geldiler!..

“Bana abdest aldırın!..”
Şiblî hazretleri ölümü ânında adamlarından bâzıları yanına girerek ona Şehâdet kelimesini telkîn ettiklerinde, şu meâlde konuştu:
-Bir beyt ki içinde sen varsın, artık oranın ışığa ihtiyacı yoktur!.. İnsanlar hüccet ve delilleri ile geldikleri vakit, bizim hüccetimiz sensin... Senden yardım istediğim vakit, Allah bana yardım etsin...
Hizmetini gören Dîneverî hazretleri şöyle anlatır:
-Şiblî hazretleri, son anlarında; “Bana abdest aldırın” diye işâret etti. Ona abdest aldırdım. Sakalını hilâllemeyi unutmuştum. Elimi tutarak, sakalının içine koydu. O anda da, rûhunu teslim etti...

Toplam Görüntülenme: 1843

Yayın tarihi: Çarşamba, 19 Nisan 2006