Bu sayfayı yazdır

Halîfenin acı sonu!..

Süfyân-ı Sevrî hazretleri 713 (H.95) senesinde Kûfe’de doğdu. 778 (H.161)’de Basra’da vefât etti. Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Mahlûklara karşı çok şefkatliydi. Bir gün elinde bulunan bir ekmekten hem kendisinin yediğini, hem de yanında bulunan köpeğe yedirdiğini gördüler. “Niçin böyle yapıyorsunuz?” diye soranlara; “Sabaha kadar beni bekliyor, ben de namaz kılıyorum” cevâbını verdi.

“BU ALTINLAR HELÂLDİR”
Birisi Süfyân-ı Sevrî hazretlerine iki altın gönderdi ve; “Babam sizin dostlarınızdan ve talebelerinizden idi. Bu iki altın, onun bana mirâs bıraktığı helâl paradandır. Lütfen kabûl ediniz” dedi. Süfyân-ı Sevrî altınları çocuğuna verip geri götürmesini emretti ve; “Onun babasıyla olan dostluğum ve muhabbetim Allah içindi” dedi. Çocuğu, altınları iâde edip gelince, babasına; “Ey babacığım! Bizim bu paraya ihtiyâcımız vardı” deyince; “Ey oğlum! Sen yemeyi, içmeyi düşünüyorsun. Ben, Allah için olan muhabbeti verip de, kıyâmette zararını göreceğim dünyâ sevgisini düşünüyorum” buyurdu...
Süfyân-ı Sevrî hazretleri bir defâsında, devrin halîfesiyle namaz kılıyordu. Halîfe namaz kılarken sakalıyla oynuyordu. Süfyân hazretleri namazdan sonra; 
“Ey Halîfe! Namaz kılarken lüzumsuz hareket yapılmaz. Yarın kıyâmet günü böyle kıldığın namazları paçavra gibi yüzüne çarparlar” buyurunca, Halîfe;
“Biraz yavaş konuş etraftakiler duyacaklar” dedi. Süfyân hazretleri; 

DARAĞACININ KURULDUĞU GÜN!
“Eğer, böyle önemli bir meseleyi izâh etmezsem, dînin emrini yerine getirmemiş olurum. Bu ise bana yakışmaz” buyurdu. Bu söz hâlîfeye çok acı geldi. Halîfe, kendisine başkalarının da söz söyleyememesi için darağacının kurulmasını ve âleme ibret olması için asılmasını emretti. Darağacının kurulduğu gün, Süfyân hazretlerinin yanında Fudayl bin İyâd ve Süfyân bin Uyeyne olduğu halde uyuyordu. Bu iki büyük, onun asılacağını öğrenmişlerdi. Birbirlerine; 
“Asılacağını uyanıncaya kadar bildirmeyelim” derken işitti ve; “Ne konuşuyorsunuz?” buyurunca, durumu Süfyân-ı Sevrî’ye anlattılar. O da; 
“Ben yaşamaya hevesli biri değilim. Fakat, yapmam lâzım gelen (âhirete müteallik) işler var” buyurdu. Gözleri dolu dolu oldu ve; “Ey Allah’ım! Onları şiddetli bir cezâya çarptır!” diye duâ etti. Daha duâsı biter bitmez sarayın kubbesi çöktü. Halîfe Câfer ve adamları altında kalarak can verdi. O iki büyük zât; “Bu kadar çabuk kabûl olunan bir duâ bilmiyoruz” dediler.

Toplam Görüntülenme: 1234

Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Şubat 2011