Bu sayfayı yazdır

Kendinden geçmiş bir âşık!..

Şeyh Âşık Efendi, Edirne’de yaşamış büyük velîlerdendir. İbrâhim Gülşenî hazretlerinin halîfesidir. Edirne yakınlarındaki Âhûr köyünde doğdu. Hasan Sezâi Dergâhında talebe yetiştirirken, 1567 (H.975) senesinde vefât etti. Zâviyenin yakınına defnedildi...

MISIR’IN FETHİNE KATILDI
Şeyh Âşık Efendi, önce bir müddet ilim öğrendi. Daha sonra Yavuz Sultan Selîm Han ile berâber Mısır’ın fethine gitti. Orada, İbrâhim Gülşenî hazretlerinin meclisine katıldı. Burada Şeyh Kerîm ile konuşurlarken, İbrâhim Gülşenî kulağına bir kere “Hû” deyip ona teveccüh eyleyince, kalbini tamâmen ona bağladı. O nefesin tesiriyle, kalbine aşk ateşi, Allahü teâlânın sevgisi düştü. Bir süre kendinden geçmiş bir hâlde Mısır’da gezinip durdu... Daha sonra, Edirneli hacılar, hac dönüşü Mısır’a uğradılar. İbrâhim Gülşenî hazretlerinden, Edirne’ye halkı irşâd etmek, doğru yolu göstermek için bir talebesini göndermesini ricâ ettiler. İbrâhim Gülşenî hazretleri; “Hemşehriniz Âşık Efendi’yi gönderelim” dedi. Hemen Âşık Efendi’yi çağırttı. Teveccühleriyle yüksek mânevî makamlara kavuşturup, icâzet verdi ve Edirne’ye gönderdi...
Şeyh Âşık Efendi ömrü boyunca iyiliği emredip, kötülükten sakındırmaktan geri durmadı... Sohbetlerinde buyurdu ki:
“Hazret-i Ali buyurdu ki: ‘Doğru bildiğini söylemek, susmaktan daha hayırlıdır. Günahkâr insanlara günah ve haramların kötülüğünü anlatmamak, iyilik değildir.’ Kötü bir işi yapanı o işten sakındırmak, ibâdetlerin en fazîletlisidir. Bir kimse bilmeyen birine yol gösterse, o da onun irşâdıyla hidâyete erse, yol gösteren kişi de, hidâyete kavuşan kimsenin sevâbı ve fazîleti kadar sevap kazanır...

“DİNİN DİREĞİ NASÎHATTİR”
Dînin direği nasîhattir. Bu sebeple Allahü teâlânın kullarına nasîhat etmeli ve yumuşak davranmalıdır. Eğer söz tutmazlarsa onlara yumuşaklıkla hakîkati anlatmaya devâm etmelidir. Zîrâ Peygamber efendimiz; (Ümmetimden bir tâife, [topluluk] hak üzerine mücâdele etmekte, kıyâmete kadar gâlib olarak devâm edecektir) buyurmuştur. Nasîhat edince fitne çıkma durumu varsa, bu hayırlı işten vazgeçilir. Nasîhati, kabûl edenlere, dinleyenlere yapmak gerekir...”
Şeyh Âşık Efendi, vefat etmesine yakın, devamlı söylediği şu beyti okudu:
“Ser-i kûya ki sehv ile n’ola basma kadem âşık?/Ser-ü-pây fikrin etmez, n’eylesin hem mest hem âşık?” (Sevgilinin bulunduğu yere yanlışlıkla gelmekten ne çıkar? Çünkü o kendinden geçmiş bir âşık olduğu için baş ve ayak düşüncesinde değildir.)

Toplam Görüntülenme: 1070

Yayın tarihi: Perşembe, 07 Nisan 2011