Bu sayfayı yazdır

Ebül-Berekât Hakkârî

Ebü’l-Berekât hazretleri, Hakkâri’de yaşayan, Doğu Anadolu evliyâsının büyüklerindendir. Miladi 12. ve hicri 6. asrın sonlarında Hakkâri’de vefât etti. Laliş köyünde amcasının inşâ ettirdiği ve kendisinin medfûn olduğu zaviyeye defnedildi. 

Ebü’l-Berekât Hakkârî hazretleri, küçük yaşta yüksek ilim sahibi âlimlerin meclislerine devam etti. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin halîfelerinden olan amcası Adiy bin Misafir, o sırada Hakkâri dağlarında, bıkıp usanmadan insanları Allah yoluna çağırmaktaydı. Bu zatın elinde kısa zamanda yüksek makamlara ulaştı. Üstünlükleri dillere destan oldu... 
Kalblere şifâ olan mübarek sözlerinden bazıları: 
“İlme çalışanın işâreti, dünyâdan kaçmaktır, dünyâyı sevip onda kalmak değil.” 
“Kendisiyle amel etmediğin şeyi bırakman daha iyidir. İlim, amel etmektir. Allahü teâlâya itâat ettiğin zaman sana öğretir. Allahü teâlâya isyân edersen, sana öğretmez. İlim, âlimlerin ihtiyaç malzemesidir.” 
“Kâmil olan Allah yolcusu ile sohbet etmek, Kur’ân-ı kerîm okuyan ile sohbet etmekten daha sevimlidir.” 
“Mârifetten mahrum kalan kimse, ibâdetinin tadını bulamaz.” 
“Bugün ilim, onu vâsıta yapıp karnını doyuranların eline geçti.” 

VEFA, EDEB VE MÜRÜVVET 
“Vefa; kalbin ezeliyetin nuru ile ünsiyet peyda edip, Allahtan başkasına muhabbeti bırakarak, O’na yakîninde ısrarlı olmasıdır. Edeb; kulun, Allahü teâlâya karşı vazifelerini, vakitlerini nasıl ayarlayacağını, kendini O’ndan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir. Mürüvvet ise; Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi hatırlamayan kalble zikre devam etmek, sözlerinde ve işlerinde Allahü teâlânın emrine uymak, içte ve dışta Allahtan başka her şeyden uzak durmak, kendisine bir sermâye olan vaktini iyi değerlendirmekten ibarettir... Bir kulda bu üç haslet (vefa edeb ve mürüvvet) bulunursa, Allahü teâlâya yakîn olmanın tadını tatmış olur. Onun gönlüne O’ndan ayrı kalmanın korkusundan bir kor düşmüş olur. Ona kavuşmak ateşiyle yanmaktan kurtulamaz.” 
Ebü’l-Berekât hazretleri, vefat ederken şunları söyledi: 
“Muhabbet sarhoşluğu ile mest olan bir kimse, ancak mahbûbunu görmekle ayılabilir. Çünkü muhabbetin sarhoşluğu, sabahı müşahede olan bir gecedir. Meyvesi mücâhede olan doğruluk gibi...”

Toplam Görüntülenme: 929

Yayın tarihi: Pazar, 31 Temmuz 2011