Bu sayfayı yazdır

Hasan-ı Berkî

Hasan-ı Berkî hazretleri, Hindistan’da yaşamış olan evliyanın büyüklerindendir. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimlerde âlim idi. Tasavvuf yolunda yetişip evliyâlık derecelerinde yükselmek için, Şeyh Ahmed-i Berkî’nin talebesi oldu. Onun hizmetinde, yüksek makamlara, ilâhî ma’rifetlere kavuştu. Hocasının işâreti ile Serhend’e giderek, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetine girdi. Onun talebesi olmakla şereflendi. Sohbetleriyle yüksek hâllere ve makamlara erişti. Sonra vatanına dönerek eski hocası Ahmed-i Berkî’nin sohbetlerine devâm etti. Onyedinci asrın sonlarında Osmanpur’da vefât etti.

“Onlara hizmet kurtuluş sebebi!”
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Ahmed-i Berkî’ye yazdığı bir mektupta; “Şeyh Hasan, sizin devlet erkânınızdandır. İşlerinizde sizin yardımcınızdır. Eğer siz bir sefere çıkacak olursanız, vekîliniz odur. Ona iltifât ve teveccühü eksik etmeyiniz. Çok gayret ediniz ki, zarûrî din ilimlerini bitirsin. Hindistan’a gelişi, onun için de sizin için de büyük nîmet oldu. Allahü teâlâ bize ve size istikâmet versin” buyurdular.
Hasan-ı Berkî hazretleri, çevresindekilere şöyle vasiyet ve nasihat etti: “Bütün yeryüzünü araştırdım. Dünyâda hazret-i İmâm’ın (İmâm-ı Rabbânî’nin) iki büyük oğulları, yâni Hâce Muhammed Sa’îd ve Hâce Muhamed Ma’sûm gibisini bulamadım. Sizden kim Hakkı taleb ederse, onların huzûruna koşsun, onlara hizmeti, saâdet ve kurtuluş bilsin!”
Hasan-ı Berkî kendisi bizzat şöyle buyurdu: “Bu fakîre iki açık hâdise gösterildi. Biri şudur: Hazret-i İmâm bizi talebeliğe kabûl edip buyurdu ki: “Hem yardım ediyoruz, hem de hakîkî îmâna kavuşmanıza vesîle olmaya çalışıyoruz.” İkinci hâdise de şudur: Hazret-i İmâm bana; “Bizden ne istersin?” diye sordular. Bu fakîr de; “Her şeyi veriniz” dedim. Bunun üzerine İmâm-ı Rabbânî hazretleri; “Öyleyse gel” deyip elimi tuttular. O anda bambaşka bir hâle girdim...”

Böyle bir zat sevilmez mi?..
Vefat edeceği zaman buyurdu ki:
“Bana bağlı olanların affedilecekleri müjdesini aldım. Daha fazla istedim, ‘sana inananlar da affedilmiştir’ buyuruldu. Daha ziyadesini istedim. ‘Seni işitip de sevenler, kıyamete kadar mağfurdurlar, yani kalbi yumuşayarak tövbe eder ve Cennete girmeğe sebep olan salih amelleri yapması nasip olur’ buyuruldu...”
Hiç böyle bir zat sevilmez mi? 

Toplam Görüntülenme: 2062

Yayın tarihi: Perşembe, 25 Mayıs 2006