Bu sayfayı yazdır

Seyyid Ahmed-i Kebîr

Seyyid Ahmed-i Kebîr, Anadolu velîlerinden olup 18. asırda yaşamıştır. Hocalarından Abdülmelik Harnûtî ona şöyle vasiyet etmiştir: 
“Ey Ahmed! Başkalarına iltifât edip gezen, hedefine varamaz ve hakîkate kavuşamaz. Şüphelerden kurtulmayanın, dünyâ düşüncelerinin ve nefsinin arzuları peşinde olanın, felâha, kurtuluşa kavuşması düşünülemez. Bir kimse kendi kusûrunu ve noksanını bilmiyorsa, onun bütün zamânı da noksan geçer.” 
Tasavvufta yetişip yükselen Ahmed-i Kebîr, kâmil bir velî olduktan sonra irşâd faâliyetine başladı. Bu maksatla Amasya’ya gidip yerleşti. Çok kıymetli hizmetler yapmıştır. Sonra Ladik’te yerleşip orada vefat etti. 

Bu mübarek zat, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 
“Ra’d sûresindeki, (Allahü teâlâ, dilediğini siler. Dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitâb, Ondadır) meâlindeki âyet-i kerîmede, Levh-i mahfûz bildirilmekdedir. Ümm-ül-kitâb, ezelî olan kelâm-ı ilâhînin ismidir. Melekler, bunu anlayamaz. Zamânlı değildir. Ya’nî burada zamân yazılı değildir. Allahü teâlâdan başka, kimse bilmez. Hiç yok olmaz. Levh-i mahfûzda ise, değişiklik olur. Bunu melekler görür. İnsanın, işine göre, ömrü ve rızkı değişir. İyiler kötü, kötüler iyi olarak değiştirilebilir. Böylece birine ölümüne yakın, iyi işler yaptırıp, son nefeste îmân ile gönderir. Başkasına kötü amel işletip, îmânsız gönderir. 

“KALBİMİ DÎNİNDE SABİT KIL” 
Bunun için, Resûlullah efendimiz her zemân, (Allahümme, yâ mukallibelkulûb, sebbit kalbî, alâ dînik) duâsını okurdu [ki; Ey büyük Allahım! Kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak sensin. Kalbimi, dîninde sâbit kıl, ya’nî dîninden döndürme, ayırma! demektir]. Eshâb-ı kirâm bunu işitince; 
-Yâ Resûlallah! Sen de, dönmekten korkuyor musun? dediklerinde; 
-Mekr-i ilâhîden, beni kim te’mîn eder? buyurdu. Çünkü, hadîs-i kudsîde; (İnsanların kalbi Rahmânın kudretindedir. Kalbleri, dilediği gibi çevirir) buyurulmuştur. Ya’nî, Celâl ve Cemâl sıfatları ile, kötüye ve iyiye çevirir. Levh-i mahfûza ilk olarak, (Benden başka Allah yoktur. Muhammed benim resûlümdür ve habîbimdir ve her şey benim mahlûkumdur. Her şeyin Rabbiyim, Hâlıkıyım) yazıldı. Sonra, Peygamberleri (salevâtullahi teâlâ aleyhim ecma’în) ve kıyâmete kadar gelecek insanların iyileri, sa’îd olarak, kötüleri de, şakî olarak yazıldı...” 

Toplam Görüntülenme: 932

Yayın tarihi: Çarşamba, 12 Ekim 2011