Bu sayfayı yazdır

Muğlalı Mustafa Efendi

Mustafa Efendi, 1479 (H.884) senesinde Muğla’da doğdu. Ubeydüllah-i Ahrâr hazretlerinin talebesi Seyyid Emîr Ahmed Buhârî’nin sohbetlerinde yüksek mânevî makamlara ve hâllere kavuştu. Hocasının vefâtından sonra Anadolu’dan ayrılıp 
Hicaz’a, sonra Semerkand’a gitti. Burada Hâce Ubeydüllah Semerkandî’nin zâviyesinde, tâliblere zâhirî ve bâtınî ilimleri öğretirdi. 1560 (H.968) senesinde, Semerkand’da Hâce Ubeydüllah-i Semerkandî zâviyesinde vazifeli iken vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce Özbek Sultanına yazdığı mektupta buyurdu ki: 

Allahü teâlâ, abes, fâidesiz hiçbir şey yaratmaz. Askerin, ordunun vazîfesi, devleti kuvvetlendirmektir. Bu parlak dînin yayılması, devletin yardımı ile olur. (İslâmiyyet kılınçların altındadır) buyuruldu. Bu kıymetli iş, duâ askerine de ihsân edilmiştir. Duâcılar, fakîr, muhtaç ve hep sıkıntı içinde yaşıyan kimselerdir. 
Devletin kuvvetlenmesi için yardım yapılması iki dürlü olur: Birincisi, maddî sebeblerle olur. Bu da, asker ile, ordu ile yapılır. Bunların hepsi meydânda olan, görülen yardımlardır. Yardımın ikincisi, hakîkî yardım olup, sebebleri yaratan tarafından yapılmaktadır. İmrân sûresinin yüzyirmialtıncı âyetinde ve Enfâl sûresinde meâlen, (Yardım, ancak ve yalnız Allahdandır) buyuruldu. Bu yardıma, duâ ordusu vâsıtası ile kavuşulur. Duâ ordusunun askerleri, herkesten aşağı ve kalbleri kırık olduğu için, gazâ ordusu askerinden dahâ ileri oldu. Sebebleri geride bırakarak, bunların yaratıcısı ile ilgi kurdu. 
Bundan başka, duâ, kazâyı, belâyı defeder. Hep doğru söyleyici “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm”, (Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur) buyurdu. Kılınç, cihâd kazâyı durduramaz. Görülüyor ki, duâ ordusunun askerleri, kuvvetsiz ve kırık oldukları hâlde, gazâ ordusunun askerinden dahâ ehemmiyyetlidir. 

FAKİRLERİ VESÎLE ETMEK 
Duâ ordusunun askerleri, gazâ ordusu askerlerinin rûhu gibidir. Gazâ ordusunun askerleri, onların kalıpları, bedenleridir. O hâlde, gazâ ordusunun askeri, duâ ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü, rûhsuz bedene hiçbir yardımın ve kuvvetin fâidesi olmaz. 
Bunun içindir ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, gazâlarında ve sıkıntılı zamânlarında, muhâcirlerin fakîrleri hürmetine Allahü teâlâdan yardım dilerdi. Askeri, ordusu olduğu hâlde, muhâcirlerin fakîrlerini vesîle ederek duâ ederdi... 

Toplam Görüntülenme: 945

Yayın tarihi: Perşembe, 16 Şubat 2012