Bu sayfayı yazdır

Ramazan Mahfî Efendi

Ramazan Mahfî Efendi, Anadolu velîlerindendir. 1542 (H.949) senesinde Afyonkarahisar’da doğdu. 1586 senesinde İstanbul’a geldi ve Kocamustafapaşa civârında Bezistânî Hâce Hüsrev Beyin yaptırdığı dergâhta hak yolun bilgilerini öğretmekle meşgûl oldu. 1616 (H.1025) târihinde İstanbul’da vefât etti... 
Ramazan Mahfî Efendi, vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 

Kötü huylardan biri de isrâf ve tebzîrdir. Tebzîr, tohumu tarlaya saçıp dağıtmak demektir. Malı boş yere dağıtmaya da denilmektedir. Malı, İslâmiyyetin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya (İsrâf) veyâ (Tebzîr) denir. (Mürüvvet), fâideli olmak, iyilik yapmak arzûsudur. (Fütüvvet), dahâ husûsî ma’nâya gelir ki, kötülük yapmamak, iyilik yapmak ve herkesin utanacak şeylerini örtmek ve kötülükleri affetmektir. 
İslâmiyyete uymayan isrâf, harâmdır. Mürüvvete uymayan isrâf, tenzîhen mekrûhtur. İsrâfın harâm olduğu muhakkaktır. Kalbin hastalığıdır. Kötü bir huydur. Dînimizin, hasîsliği, cimriliği, isrâftan dahâ çok kötülemesi, isrâfın cimrilik kadar kötü olmadığını göstermez. Hasîsliğin dahâ çok kötülenmesi, insanların çoğu yaratılıştan, mal biriktirmeyi sevdiği içindir... 
İsrâfın kötülüğünü göstermek için, Allahü teâlânın, (İsrâf etmeyiniz! Allahü teâlâ, isrâf edenleri sevmez) meâlindeki kelâmı yetişir. İsrâ sûresindeki âyet-i kerîmede de meâlen, (Tebzîr etme! Tebzîr edenler, şeytânların kardeşleridir) buyuruyor. Şeytânın kardeşi de, şeytân olur. Şeytân isminden dahâ kötü bir isim yoktur. İsrâfı, bundan dahâ çok kötüleyen bir şey düşünülemez. Allahü teâlâ, mallarını isrâf edenlere bir şey vermeyiniz diye emrederken, bunları en kötü bir isim ile adlandırıyor... 

DÖRT SUÂLİN CEVABI!.. 
Doğru oldukları herkesçe bilinen iki temel hadîs kitâbında, [(Buhârî) ve (Müslim)de] Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Malı boş yere saçmayınız!) buyuruyor. İmâm-ı Tirmizînin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Ebî Berze’den “radıyallahü anh” getirerek yazdığı hadîs-i şerîfte, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Kıyâmet günü herkes, dört suâle cevâb vermedikçe hesâbdan kurtulamayacakdır: Ömrünü nasıl geçirdi. İlmi ile nasıl amel etti. Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcadı. Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) 

Toplam Görüntülenme: 1051

Yayın tarihi: Perşembe, 15 Mart 2012