Bu sayfayı yazdır

Ömer bin Meûd el-Bezzâr

Ömer bin Me’ûd el-Bezzâr hazretleri, meşhûr velîlerdendir. Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin talebelerinden olup, hadîs ve fıkıh ilminde de âlim idi. 1138 (H.533) senesinde doğdu. 1211 (H.608)de vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki: 

“Sebeplere yapışmak lâzımdır. Bu ise, tevekküle muhâlif değildir. Sebeplerin te’sîr etmesinin Allahü teâlâdan olduğunu bilen ve te’sîri Allahü teâlâdan bekleyen ve te’sîri tecrübe edilmiş sebepleri kullanan kimse, Allahü teâlâya tevekkül etmiş, yalnız Ona güvenmiş olur. Te’sîr etmeyen, hayalî sebepleri kullanmak, tevekkül olmaz. Te’sîri çok görülmüş olan sebepleri kullanmak lâzımdır. Ateş yakar. Fakat, ateşe yakmak kuvvetini veren, Allahü teâlâdır. Aç olan, bir şey yer. Bu şeye doyurma kuvvetini veren Odur. Lâzım olduğu zaman, böyle sebepleri kullanmadığı için zarar gören kimse, Allaha âsî olur. Sebepler üçe ayrılır: Hayâlî sebepleri terk etmek, tecrübe edilmiş sebepleri kullanmak vâcibdir. Şüpheli olanlar, bâzan kullanılır. Allahü teâlâ, meşveret etmeyi, bilenlere danışmayı emretti. Meşveret de, sebebe yapışmaktır. Meşveretten sonra tevekkülü emreyledi. Âhiret işlerine tevekkül olmaz. Bunlarda çalışmak emrolundu. Burada, azâbından korkmak ve merhametinden ümitli olmak lâzımdır. Allahü teâlânın keremine, ihsânına güvenmeli ve emrolunan ibâdetleri yapmalıdır. Şeriate uymamız, yâni emredilenleri yapmamız ve yasak edilenlerden sakınmamız vazîfemizdir. Tevekkül budur ve kulluk böyle olur. Din bilgilerini ve fen bilgilerini öğrenmek ve cihâd yapmak için en yeni silâhları yapmamız da ibâdettir. 
Başkalarının düşüncelerini keşfetmek, gaybdan haber vermek, duâlarının kabûl olması ve hârikalar, kerâmetler göstermek, Allahü teâlânın sevgisini göstermez. Bunlar kâfirlerde de bulunur. Onlara (İstidrâc) olarak verilir. Bunlar, riyâzet, sıkıntı çekenlerde hâsıl olduğu gibi, riyâzet çekmeyenlere de verilebilir. Velînin de, riyâzet çekmesi ve kerâmet göstermesi şart değildir...” 

“NİMETLERE EHİL OLAMADIK” 
Ömer bin Me’ûd el-Bezzâr hazretleri vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki: 
“Allah’ım, hamd senin içindir ve ancak sana mahsustur. Biz ise senin verdiğin nîmetlere ehil olamadık. Kusûrlarımızın çokluğuna rağmen, nîmetlerini bol bol ihsân ettin. Sanki biz onu hak etmişiz gibi!..” 

Toplam Görüntülenme: 674

Yayın tarihi: Pazar, 18 Mart 2012