Bu sayfayı yazdır

Mehmed Şühûdî Efendi

Mehmed Şühûdî Efendi, Bulgaristan’da Hasköy’de doğdu. Edirne’nin Babaeski kasabasında Ali Paşa Câmiinde imâm-hatiplik yaptı. 1612 (H.1021) senesinde Babaeski’de vefât etti. 

Mehmed Şühûdî Efendi, vefatından kısa bir zaman önce, talebelerine İmâm-ı Rabbâni hazretlerinin, Kâ’be-i mu’azzamanın hakîkatini anlatan şu mektûbunu okudu: 

Allahü teâlâya hamd olsun ki, bize doğru yolu gösterdi. Eğer O, merhameti ile, doğru yolu bildirmeseydi, kim bulabilirdi? Rabbimizin Peygamberlerine inanırız “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât”. En yüksek mertebede yalnız nûr idi. [Bu nûr, nasıl olduğu bilinmeyen bir nûrdur.] Burayı, Kâbe’nin hakîkati bulmuş ve yazmıştım. Bu mertebenin üstünde, dahâ yüksek bir mertebe var ki, Kur’ân-ı kerîmin hakîkatidir. Kâ’be-i mu’azzama, Kur’ân-ı kerîm sebebi ile, herkesin kıblesi olmuş ve kendine karşı secde olunmakla şereflenmiştir. 

İmâm, Kur’ândır. Önde Kur’ân-ı kerîmdir. Öne alınan ise, Kâbe’dir. Bu mertebe, Allahü teâlânın, nasıl olduğu bilinmeyen vüs’atinin başlangıcıdır. Anlaşılamayan âlemin ayrıldığı derecedir. Bu pek yüksek mertebede vüs’at, uzunluğun ve genişliğin çokluğu ile değildir. Böyle vüs’at, mahlûkta olur ve noksânlık, kusûr alâmetidir. Orası, öyle bir makâmdır ki, yetişemeyen, tatmayan anlayamaz. O mertebedeki ayrılık da, bildiğimiz iki başka şeyin ayrı olması, benzemedikleri için, ayrılmaları değildir ki, bunlar parçalanmakla, dağılmakla olur ve maddenin, cismin hâssasıdır. Allahü teâlâ, cism değildir. Orada, bir şey ve başka başka iki şey düşünülemez. Çünkü, orada ayrılık gayrılık ve ikilik yoktur. Düşünmek de olamaz. Orada, her ne kadar, bir şey düşünülemez ise de, bir şey düşünülse ve bu şey incelense, o mertebede bu şeye mahsûs olacak ve başka bir şeyde bulunmayacak hiçbir hâl, hâsıl olmaz. Zâten orada, bir şeyi incelemek de olmaz. Bununla berâber, düşünülen o iki şey arasında, ayrılık vardır. Biri diğerinden başkadır... 

 

“BÜYÜKLERE NASÎB OLUR!” 

İnsanlardan, kendisine hiçbir yol açmayan, yalnız tanıyamamak, anlayamamak yolunu açık bırakan Allahım! Sen, insanların düşünebilmesinden çok uzaksın! Onu anlayamamak, anlaşılamayacağını anlamak, evliyânın en büyüklerine nasîb olur... 

Toplam Görüntülenme: 924

Yayın tarihi: Çarşamba, 13 Haziran 2012