Bu sayfayı yazdır

Abdülhak Sücâdil

Abdülhak Sücâdil Serhendî, Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretlerinin yetiştirdiği büyüklerdendir. Urvetül-vüskâ Muhammed Ma’sûmu gasl etti. Fârisî (Şerh-ı Vikâye) ve (Mesâil-i şerh-ı Vikâye) fıkıh kitapları meşhûrdur. 

Abdülhak Sücâdil hazretleri, vefatından kısa bir zaman evvel buyurdu ki: 

(Edille-i şer’ıyye) yâni, din bilgilerinde, müctehid imamlara senet, kaynak dörttür: (Kur’an-ı kerim), (Hadis-i şerifler), (İcmâ’ı ümmet) ve (Kıyâs-ı Fukaha)... Müctehidler, bir işin nasıl yapılacağını, Kur’an-ı kerimde açık olarak bulamazlarsa, hadis-i şeriflere bakarlar. Hadis-i şeriflerde de açıkça bulamazlarsa, bu iş için, (İcmâ’) var ise, öyle yapılmasını bildirirler. İcmâ’ söz birliği demektir. Yâni, bu işi, Eshâb-ı kirâmın hepsinin aynı sûretle yapması veya söylemesi demektir. Eshâb-ı kirâmdan sonra gelen Tâbiînin de icmâ’ı delîldir, senettir. Daha sonra gelenlerin, hele bu zamandaki insanların, dinde reformcuların, din câhillerinin yaptıkları, söyledikleri şeye, icmâ denmez. 

Bir işin nasıl yapılması lâzım olduğu, icmâ ile de bilinemezse, müctehidlerin kıyâsına göre yapmak lâzım olur. İmâm-ı Mâlik, bu dört delîlden başka, Medîne-i münevverenin o zamanki ehâlîsinin söz birliğine de senet dedi. Bu âdetleri, babalarından, dedelerinden ve nihâyet, Resûlullahtan görenek olarak gelmiştir, bu senet, kıyâstan daha sağlamdır dedi. Fakat diğer üç mezhebin imamları, Medîne ehâlîsini senet olarak almadı. 

İctihâd yolu ikidir: Biri, Irak âlimlerinin yolu olup, buna (Re’y yolu) denir. Yâni kıyâs yoludur. Bir işin nasıl yapılacağı, Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş ise, buna benzeyen başka bir işin nasıl yapıldığı aranır, bulunur. Bu iş de, onun gibi yapılır. Eshâb-ı kirâmdan sonra bu yolda olan müctehidlerin reîsi, imam-ı a’zam Ebû Hanîfedir. 

 

“RİVAYET YOLU!..” 

İkinci yol, Hicâz âlimlerinin yolu olup, buna (Rivayet yolu) denir. Bunlar, Medîne-i münevverenin o zamanki ehâlîsinin âdetlerini, kıyâstan üstün tutar. Bu yolda olan müctehidlerin büyüğü, imam-ı Mâlik’tir ki, Medîne-i münevverede oturuyordu. İmâm-ı Şâfi’î ile Ahmed ibni Hanbel de, imam-ı Mâlik’in sohbetlerinde bulunmuşlardır. İmâm-ı Şâfi’î, imam-ı Mâlik’in yolunu öğrendikten sonra, Bağdat tarafına gelerek, İmâm-ı a’zamın talebesinden okuyup, bu iki yolu birleştirdi... 

Toplam Görüntülenme: 1078

Yayın tarihi: Pazartesi, 02 Temmuz 2012